2016 Ramazan Bayramı Seyrimiz;
Herkese merhaba, bu seyrimizde eşim Deniz ve köpeğimiz Milo ile
birlikte yaklaşık 9 gün boyunca Göcek çıkışlı bir seyahat yapacağız.
Göcekten Rodos adasına geçip, ikinci ekip Blondie teknesi ile buluşacağız.
Rodostan da Symi adasına geçerek ekibimize Si Belle teknesini katacağız.
Oradan da hep birlikte diğer teknelerle buluşmak üzere Yeşilova ve
Hisarönü Körfezine girmeyi düşünüyoruz. Yoğun bir tatil planı olacak
gibi. Bu bölgede bir çok denizci dostumuz var, görüşmek istediğimiz.
Teknemiz Denizin Fatihi :
Ve Milo ;
Teknemiz Denizin Fatihi :
Ve Milo ;
1. Gün Göcek - Rodos ;
Bir gece önce 22:00 gibi çıktığımız kara ulaşımımız, sabah saat 07:00 gibi Sarsala da son buluyor. Bizi balıkçı kayığı ile sevgili İsa, teknemiz Denizin Fatihi'ne götürmek üzere orada bekliyor olacak. İskeleye eşyalarımızı indirdikten sonra Deniz ile iskeledeki tekne sahipleriyle sohbete başlıyoruz. İsa on dakikaya gelecek. O ara bize çok yakın bir yerde bir minik kafa çıkıyor denizin üzerine. Caretta bu!!. Çok hoşumuza gidiyor bu olay ilk günden. Hemen sonra altımızda 2 caretta caretta olduğunu fark ediyoruz. Biz onlar hakkında konuşurken, onlar daha da yakına hatta elimizden yem alacak kadar yakınımıza geliyorlar. İki tane dev gibi caretta altımızda 1 metre derinde cam gibi suda zeminden besleniyorlar. Harika bir an. Deniz de, bende bu anları kameraya kaydediyor anın tadını çıkarıyoruz.
Caretta Caretta :
O arada İsa geliyor. Altımızdaki kaplumbağalara dikkat etmesini söyleyerek, yavaşca yanaştırıyoruz onu.
Bugün işimiz çok, kayığa yerleşip hemen denize çıkma planım var. Zira posedion a göre akşam üstü batılı hava artıyor. Geç saate kalmamalıyız.
Denizin Fatihi İskelede Biz Bekliyor :
Gittiğimiz gibi Deniz ile işlere girişip hem yerleşiyor hem de tekneyi temizliyoruz. Ve saat 10:00 da marşa basıyorum. Yolumuz toplamda 36 mil yani 7 saat kadar. Çıkışımızda bizi Göcek denizi tam kafadan 15 knot esen bir rüzgar ile karşılıyor. Dar boğaza kadar 2 mil yol alıyoruz. Dar boğazdan çıkıp güneye döndüğümüzde yine 15 knot esen bir rüzgar bize 35 dereceden geliyor. Hemen tüm yelkenleri fora ediyor ilk yelken seyrimize başlıyoruz. Amacım yelken motor mümkün mertebe yavaşlamadan Rodos a varmak.
Göcekten Çıkışımız :
İlk 3 saat seyrimiz keyifli geçiyor. Az dalgalı denizde güzel bir orsa seyir yapıyoruz. Hızımız ortalama 5 knot civarında. 22 mil yol yapmışız. Ee güzel. Yarım saat kadar sonra kuzucuklar kendini göstermeye başlıyor. Motora biraz daha yol verip hızlanıyoruz. Saatler öğleden sonra 3 ü gösterirken hava iyice artıyor, rüzgar 30 sağanakları 35 knota çıkıyor. Hızımız, rüzgar arttıkça yada bir dalgaya çıktıkça doğal olarak iyice düşüyor. Tabi moralimiz biraz bozuluyor. Bir saat önce hiçbirşey yoktu. Sağanaklara önlem olması için flok umuzu birinci camada alıyoruz. Ana yelken tam açık. Buna rağmen hızımız 3 knotlara düşüyor. Kalan 20 mil yolu 3 knotla almak demek, 7 saat daha bu denizleri çekmek demek. Tabi Deniz i deniz tutuyor, halbuki adıda deniz ama. Başlıyoruz resmen denizden dayak yemeğe. O arada Milo fena halde titreyerek bir Deniz in kucağına bir benim, koşturuyor havuzlukta. Onu, en rahat ettiği kıç kamaraya gönderiyoruz. Tekne dövüne dövüne, bir dalgadan iniyor diğerine çıkıyor. İçimizi dışımıza çıkarıyor bu durum haliyle. Tekneyi rahatlatmak için rüzgarı 40-45 derecelere alıyorum, bu seferde dalgalar yandan rahatsız eder halde geliyor. Ne yapacağımı şaşırdım. Baktım olacak gibi değil rotayı Rodos Marina yerine Lindos a yani adanın daha güneyine çeviriyorum. Adanın saçağına yaklaştıkça dalgalar ufalıyor. Hızımız 4,5 lara çıktı. Gayet iyi, keyfim yerine geliyor. Ama, ne Deniz ne de Milo yanlarına yaklaşılacak gibi değiller. Deniz tutmuş bir kere. Bu şekilde 3 saat daha seyir yapıyoruz. Dalgalar adaya yaklaştıkça azalıyor. Bizde bunu rotamızı her saat başı Adanın kuzeyine bir on derece daha yaklaştırarak çelenklendiriyoruz. Akşam üstü 19:30 gibi Marina önlerine geliyoruz. Yol, rota ile oynamalarla birlikte 36,5 mile çıkmış, tam 9,5 saatte ulaşmışız.
Hemen marinaya bağlanıyor, Deniz ile Milo'yu karaya dolaşmaya yolluyorum. İkisini de fena halde deniz tuttu. Geceden beri hiçbirimiz bir şey yememiş, içememişiz. E kolay değil. Hava artmasa idi böyle olmazdı, rüzgarın 35 lere çıkacağını bilmiyorduk.
Rodos Marina :
( Son üç Fotoğraf Alıntıdır )
Nitekim Marina Ofis Selen Hanım'ı ziyaret edip. Rodos merkeze iniyoruz. İkimizde çok açız. Direk meşhur restaurantımız Nisos'a giriyoruz. Burada bizi yine Türk olan Fatoş Hanım karşılıyor. Çok güler yüzlü bir bayan. Mekanın yemekleri de muhteşem. Kesinlikle tavsiye olunur. İlk önce midelerimizi sıcak bir çorba ile ısıtarak başlıyoruz. Arkasından mükellef mezeler söylüyorum ilk defa gelen eşim için. Parmaklarını yiyor. Herşey o kadar güzel ki envayi çeşit tad geçiyor damaklarımızdan. Patlayana kadar yiyoruz ayıptır söylemesi. Artık son gelen dev gibi meze tabağının kibarlık olsun diye sadece tadına bakabiliyoruz. Fatoş Hanım bize lezzet çümbüşü yaşatıyor sağolsun. Tüm bu yiyecekler için alkol dahil 60 euro ödüyoruz. Herşey muhteşem.
Nisos Restaurant :
( Son üç Fotoğraf Alıntıdır )
Yemek sonrası Fatoş Hanım'a müzik dinlemek için nereye gidelim diye soruyoruz. Oda yeni açtıkları bir bar olduğunu, dilersek bizi araçları ile bırakabileceklerini söylüyor. Old Town un içinde. Denizde yemekten önce gezemediği eski şehri görmüş olur hem. Peki diyoruz. Ve daha sonra birlikte Bara geçiyoruz.
Bar bizi pek açmıyor. Çok yorgunuz sanırım. Sesler ve kalabalık daha da yoruyor. Erken ayrılıp Old Town u dolaşmaya çıkıyoruz. Gece bir farklı güzel. Rodos Old Town bence Prag kadar güzel bir yer. Rodos dünya da en çok beğendim yerler arasında ilk beşte diyebilirim. Deniz hayran kalıyor şehire. Daha önce burası ile okuduğum bilgiler ile Deniz'e kısa bir panaromik tur yapıyorum. Eski Posedion heykelinden, şehrin tarihine dalıyoruz sohbetimizle.
Gece Rodos :
( Son İki Fotoğraf Alıntıdır )
Keyfimiz gerçekten yerine geliyor. Bu kadar eziyete değdi doğrusu diye düşünüyoruz ikimizde. Şehri gündüz dolaşamayacağız. Sabah yolumuz var. Kısmetse dönüşte bir gün daha Rodos a uğrama planım var, o zaman gündüz gezeriz diye düşünüyorum.
Bu arada bize katılacak Blondie ekibi Çiftlik te ara vermişlerdi. Çıkmaya üşenmişler. Öğlen çıkar öğlen sonra Symi Thesselona da buluşuruz diyor yarın ki planımızı yapıyoruz.
Göcek ten Rodos a Yolumuz :
2. Gün Rodos - Symi ;
Sabah erken kalkan Deniz Milo yu gezdiriyor. Marinanın karşısındaki
pastaneden poğaça da almış. Sıcak sıcak poğaçalar ile kahvaltımızı
yapıyoruz. Bugün kü seyrimiz Symi Adası na, yaklaşık 22 mil 4 saat kadar
kısmetse. Gece geç yattığımız için acele etmiyoruz. Zaten maksat tatil
olduğu için, genelde erken kalkmıyoruz. Sabah ben Rodos tan portatif bir
klima almak üzere bir kaç telefon görüşmesi yapıyorum ama günlerden
pazar olduğu için açık dükkan bulmak zor oluyor. Bir kaç görüşmeden
sonra vazgeçiyorum. Bir daha ki sefere diyorum. Yazın tekne seyahatleri
çok bunaltıcı olabiliyor. Klima bazen elzem hale geliyor. Portatif
ufacık klimalar var yeni çıkan, hesaplı. Ama bulamıyoruz.
Çıkışımız :
Hazırlığımızı yapıp 13:00 civarı marinadan ayrılıyoruz. Sabahtan başlayan batılı rüzgar daha da artmış gözüküyor. Rodos tan Symi rotası batı yönünde, rüzgarı ve denizi kafadan almamak için Serçe Limanına rota tutuyoruz. Yarımadanın saçağındaki sakinliğe sığınarak Symi ye rotayı kırıyoruz. Yolda konuştuğumuz Blondie teknesi akşam üstü Çiftlik ten rahat bir seyirle Pedi ye giriyor. Bizde onlardan bir kaç saat sonra Pedi Koyu ağzına gelmiş oluyoruz. Si Belle teknesi Sencer Ağabey ve Sibel Abla bizden önce Symi ye gelmişti. Onları arayarak demir tutturamayan Blondie teknesine yardım etmeleri rica ediyoruz. Koyda boş kalan sadece birkaç yer var onlarda demir tutmayan eriştelikler. Biz geldiğinizde Si Belle ve Blondie yanyana alargada bizi bekliyorlar. Bizde demir atma uğraşlarına başlıyoruz. İlk demir tutmuyor bir daha farklı bir yeri deniyoruz. Orası da olmuyor yine farklı bir yer. Üçüncü dördüncü derken Kastaras restaurant a kıçtan kara olacak kadar yaklaşarak en uzaktan demirimizi döşeyip bağlanmayı deniyoruz oda sağlıklı gözükmüyor. 21:30 Pedi-Symi merkez otobüsüne yetişmek iztiyoruz ama nafile. Keşke klima aramakla vakit harcamasaydım diyorum kendime. Karaya yakınken Denizi Milo ile karaya gönderiyorum. Dolaşsınlar bari, bende demir stresini bir bira açarak acaba tutarmı diye ara ara demir toplamakla geçiriyorum. Oda olmuyor. Ekip dönünce yer değiştiriyor yer aramaya çıkıyoruz yine. Baktım olacak gibi değil koyun sahile en yakın kısmına tüm demiri döşeyerek tornistanla demiri zeminde çekmeye başlıyorum elbet bir yerde tutar artık. O ara Sencer Ağabey arıyor, senmisin o diye, evet diyorum tutmuyor kereta. Nitekim yarım saat uğraşdıktan sonra Ultra çapanın keyfi geliyor ve tutuyor. Deniz le bir oh çekiyoruz resmen. Dün yediğimiz denizler bugün tutmayan demir canımıza okudu. Apar topar karaya çıkıp Sencer ağabey leri buluyoruz. Sahildeki yeni açılan restaurant da bir şeyler yiyorlar. Otobüs gelmek üzere, onlarıda alalım istiyoruz ama henüz sofradalar. Peki biz önden gidelim ama siz mutlaka gelin diyoruz zira Symi de bu gece büyük eğlence var. Geleceğimizi haber verdiğimiz Giorgios ve Pantelis bizi bekliyor. Tabi Blondie ekibide bizden öne Symi merkeze geçtiler. Pantelis in leziz yemekleri ile başlıyoruz gecemize. Sağolsunlar her zamanki gibi muhteşem bir masa hazırlamışlar bize. İki ekip mükellef bir yemek yiyoruz Pantelis restaurant da.
Çıkışımız :
Hazırlığımızı yapıp 13:00 civarı marinadan ayrılıyoruz. Sabahtan başlayan batılı rüzgar daha da artmış gözüküyor. Rodos tan Symi rotası batı yönünde, rüzgarı ve denizi kafadan almamak için Serçe Limanına rota tutuyoruz. Yarımadanın saçağındaki sakinliğe sığınarak Symi ye rotayı kırıyoruz. Yolda konuştuğumuz Blondie teknesi akşam üstü Çiftlik ten rahat bir seyirle Pedi ye giriyor. Bizde onlardan bir kaç saat sonra Pedi Koyu ağzına gelmiş oluyoruz. Si Belle teknesi Sencer Ağabey ve Sibel Abla bizden önce Symi ye gelmişti. Onları arayarak demir tutturamayan Blondie teknesine yardım etmeleri rica ediyoruz. Koyda boş kalan sadece birkaç yer var onlarda demir tutmayan eriştelikler. Biz geldiğinizde Si Belle ve Blondie yanyana alargada bizi bekliyorlar. Bizde demir atma uğraşlarına başlıyoruz. İlk demir tutmuyor bir daha farklı bir yeri deniyoruz. Orası da olmuyor yine farklı bir yer. Üçüncü dördüncü derken Kastaras restaurant a kıçtan kara olacak kadar yaklaşarak en uzaktan demirimizi döşeyip bağlanmayı deniyoruz oda sağlıklı gözükmüyor. 21:30 Pedi-Symi merkez otobüsüne yetişmek iztiyoruz ama nafile. Keşke klima aramakla vakit harcamasaydım diyorum kendime. Karaya yakınken Denizi Milo ile karaya gönderiyorum. Dolaşsınlar bari, bende demir stresini bir bira açarak acaba tutarmı diye ara ara demir toplamakla geçiriyorum. Oda olmuyor. Ekip dönünce yer değiştiriyor yer aramaya çıkıyoruz yine. Baktım olacak gibi değil koyun sahile en yakın kısmına tüm demiri döşeyerek tornistanla demiri zeminde çekmeye başlıyorum elbet bir yerde tutar artık. O ara Sencer Ağabey arıyor, senmisin o diye, evet diyorum tutmuyor kereta. Nitekim yarım saat uğraşdıktan sonra Ultra çapanın keyfi geliyor ve tutuyor. Deniz le bir oh çekiyoruz resmen. Dün yediğimiz denizler bugün tutmayan demir canımıza okudu. Apar topar karaya çıkıp Sencer ağabey leri buluyoruz. Sahildeki yeni açılan restaurant da bir şeyler yiyorlar. Otobüs gelmek üzere, onlarıda alalım istiyoruz ama henüz sofradalar. Peki biz önden gidelim ama siz mutlaka gelin diyoruz zira Symi de bu gece büyük eğlence var. Geleceğimizi haber verdiğimiz Giorgios ve Pantelis bizi bekliyor. Tabi Blondie ekibide bizden öne Symi merkeze geçtiler. Pantelis in leziz yemekleri ile başlıyoruz gecemize. Sağolsunlar her zamanki gibi muhteşem bir masa hazırlamışlar bize. İki ekip mükellef bir yemek yiyoruz Pantelis restaurant da.
Restaurantımız ve Şefimiz Pantelis :
( Son İki Fotoğraf Alıntıdır )
Blondie ekibini tanıtayım bu arada sizlere. Blondie Ferhat ve Berat
kaptanlığında, eşleri Hülya ile Tuba ve onların 7 yaşındaki süper
yakışıklı ve akıllı oğulları Bertuğ. Teknelerinde çocukta olduğu için
daha dikkatli olmak durumdalar seyirlerinde. Tuba ve Bertuğ ilk yelken
seyahatlerindeler. Çok uzun seyirler düşünmüyorlar. Kısa etaplarla bizi
takip edecekler.
Masanın Başında Blondie Ekibi ve Süper Tatlı Bertuğ :
Pantelis den sonra hep birlikte Harani Bar a geçiyoruz. Burasının
sahipleri yine arkadaşlarımız. Hep birlikte bir masada toplanıp hasret
gideriyoruz. Yaklaşık bir sene önce gelmişti en son eşim Deniz.
Arkadaşlarımızla hoş sohbetler edip likidler tüketiyoruz. Gece geç
vakitlerde de teknemiz Denizin Fatihi nin yolunu tutuyoruz. Sabah
Yeşilova körfezine geçeceğiz. Öğlen Ada Boğazında yüzüp akşamda Söğüt e
bağlanacağız kısmetse.
Harani Bar :
3. Gün Symi-Yeşilova Körfezi ;
Sabah biz yine erken uyanamıyoruz. Kolaymı üç gündür koştur koştur denizlerdeyiz. Gece desen şehir turları, yemekler, eski dostlarla hasret gidermeler derken yorgunluk hat safhada. Bari sabah çok erken kalkmayalım istiyoruz. Yolumuzun da az olması bizi uykuya yenik düşürüyor. Yine öğlen civarı anca demir almaya niyetleniyoruz Blondie ile. Sabah kahvaltılarımız yine pastaneden sıcacık bol peynirli pohaçalar. Bayılıyorum bu yunanların pastanelerine herşey ev ürünü kadar güzel ve taze. Akşamdan konuşuyoruz sıcak pohaçaları kaçırmadan alalım diye. Sağolsun Deniz Miloyu gezdirirken hallediyor hemen sıcacıklarken o işi. Bir elinizde pohaçalar bir elimizde ırgat kumandası ayrılıyoruz Pedi den.
Symi den Çıkışımız :
Si Belle ekibi sabah erken kalkmış çıkmışlar. Pedi girişindeki Agia Marina isimli turkuaz suları Bora Bora ile yarışan koyda yüzmekteler. Çıkarken onlarıda arıyor bilgi veriyoruz. Hep birlikte peş peşe karşı kıyıya Bozburuna doğru seyrimize başlıyoruz.
Agia Marina :
( Son İki Fotoğraf Alıntıdır )
Yolumuz yaklaşık 12 mil. Gideceğimiz Adaboğazında Cheesecake Teknesi İnan ve eşi demirde. Bir haftadır hiç ayrılmadan burada dinleniyoruz diyorlar. Biz ailece Adaboğazını çok seviyoruz, derinliği yer yer 50 cm e düşebilen bu boğaz, ana kara ile minik minik adalar arasında kalmış bir cennet. Geçtiğiniz sene Denizle burada 3 gün geçirmiştik.
Seyrimiz ;
Bozburun Adaboğazı :
Koya girerken İnan ı arıyoruz. Botuyla hemen yanımıza geliyor, yardım lazımmı diye soruyor sağolsun. Kıçtan koltuk almayacağımız için sorun değil diyoruz. Önden biz girerek üç tekne nereye demir atıp aborda olabilirz diye bakınıyoruz. Hava sakin içeri deniz girmiyor. Koyun müsaid bölümüne yerleşiyoruz. Üç tekne aborda olduktan sonra İnan da eşi ile birlikte bize katılıyor. Çok keyifli bir kaç saat geçiriyoruz hep birlikte.
İnan Gezgin Korsan dan arkaşımız.
Teknesi daha evvel İstanbul da idi. Artık oda bizim gibi bu turkuaz
sularda bırakmaya karar vermiş teknesi Cheseecake i. Musaid oldukca
ailece gelecekler onlarda. İnşallah bu güzel sularda tekrar görüşürüz.
Bayram haftasında bir çok yelkenci
dostumuz Ege Denizinde olacak. Bir çoğuyla gelmeden konuştuk. Bir gece
hep birlikte bir yemek yiyelim istiyoruz. Tabi bayramda restaurantlarda
yer bulmak biraz zor. Şimdiden bunu ayarlamalıyım. Katılımcı dostları
belirledikten sonra Selimiye, Turgut ve Orhaniye de muhtelif yerleri
arıyorum. Niyetimiz çarşamba akşamı yapmak yemeği. Bakalım yer
bulabilecekmiyiz?
Adaboğazında bir kaç saat geçidikten sonra. Söğüt e geçeceğiz.
Akşamüstü saatlerimiz 18:00 gösterdiğinde Adaboğazından çıkıyoruz. Söğüt buradan çok yakın 4 mil kadar. Bir saat sonra Söğüt Octopus Restaurant a bağlanıyoruz. Bu mekan bu bölgede çok meşhur. Yer bulmak için bir gün önce iskelede 3 tekne için yer ayırtıyoruz. Burada bağlanma, beton iskeleden tonoz alınarak yapılıyor.
Octopus Restaurant :
Restaurantda akşam yemeği için boş masa bulamıyoruz. Ne yapalım bizde teknelere söyleriz diyoruz. O geceyi hep birlikte Octobus un tadına doyulmaz yiyecekleriyle dört aile önce teknemizde sonra boşalan bir masada sürdürüyoruz. Tabi burada hesaplar biraz tuzlu, meşhur restaurant olunca böyle oluyor.
Yarın ki planımız dört tekne Kocabahçeye geçmek. Gündüz Dirsekbükü Koyunda yüzme molası verir öyle geçeriz diye sözleşiyoruz. Mesafe yine çok yakın çünkü.
4. Gün Söğüt – Kocabahçe ;
Blondie ile birlikte Söğüt
den çıkışımız öğleni buluyor. Hava sıcak olması Si belle ekibini biraz
bunaltmış durumda, saat 10:00 gibi bir koyda yüzmek üzere önden çıkıyorlar.
Aslında bizde genelde sabahları yola çıkıyoruz bu tür seyahatlerde, ama hem
Blondie nin geç hareketlenmesi hemde Deniz in biraz dinlenmek istemesi bizi
daha geç çıkmaya sevk ediyor.
12:00 gibi
çıkıyoruz yerimizden. İstikamet Dirsek Bükü. Mesafe yaklaşık 9 mil.
Koydan çıkınca bizi 20 knot
civarında bir rüzgar karşılıyor. Madem rüzgar var neden yelken yapmıyoruz
diyerek tam arma yelkene başlıyoruz. Rüzgar gideceğimiz yönden gelmekte, olsun
acelemiz yok diyoruz, tramola ata ata Atabol kayasını dönüyoruz. Rüzgar olması
hem havayı biraz serinletiyor hemde motor çalıştırmadan yol alabilmemizi sağlıyor.
Denizin Fatihi ;
14:00 civarı yelken marifeti
ile Dirsek Bükü ne giriyoruz. Si Belle ve Blondie ekipleri içeride uygun yer
aramakta. Koy içerisinde dolaşırlarken restaurant a yakın bir yerde boş tonoz
bulan Sencer Ağabey oraya bağlanıyor. Blondie bizi koyun girişinde beklemekte.
Bizde çok fazla kalmayacağız düşüncesi ile koyun ağzına yakın kısımda demir
atan Blondie teknesine aborda oluyoruz. Akşam üstüne kadar buralıyız. Yüzüp
eğleniyoruz. Bir ara biz Deniz ile Si Belle teknesini ziyarete gidiyoruz.
Gerçekten buldukları yer çok güzel. Deniz sanki tamamen şeffaf, tekneleri
havada duruyor gibi. Onlarda buraya bayıldıklarını akşam burada kalmak
istediklerini söylüyorlar. Tabi ki diyoruz. Orhaniye de ertesi gün akşam
yemeğimiz var, orada buluşmak üzere diyerek kendi teknemizin yolunu tutuyoruz.
Dirsek Bükü ;
( Alıntıdır )
Bu arada Cheesecake teknesi Sabah erkenden
direk Kocabahçe ye geçtiler. Biz yüzmek için Dirsek Bükü ne uğradıktan sonra
yanlarına geçeceğimizi söylemiştik. Onları arayarak buradan birazdan
çıkacağımızı bildiriyoruz. Yanılmıyorsam saat 17:00 civarı demir alarak Blondie
ile birlikte çıkıyoruz koydan.
Kocabahçe yine buraya çok
yakın, 2 mil kadar. 18:00 civarı koya giriyoruz. Restaurant iskelesinde yer
yok. Bayram dolayısıyla her yer çok kalabalık. Koyda bir tur attıktan sonra
İnan bizi botuyla karşılıyor. Cheesecake demir atıp kıçtan kara olmuş, bizde
onun yanında kalan iki teknelik yere yan yana demir atıyoruz.
Kocabahçe Koyu ;
( Alıntıdır )
Bu gece buralıyız. Akşam
için restaurant da yer ayırttırdık. Kocabahçe nin özelliği tüm sebzelerini
kendileri bahçelerinde yetiştiriyor olmaları. Hatta sabah kahvaltı için birkaç
domates alabilir miyim dediğinizde sizi direk bahçeye yani dalına
yönlendiriyorlar.
Akşam enfes mezeler
eşliğinde dört aile mükellef bir yemek yiyoruz. Mekanın sahibi emekli bir
öğretmen. Bir ara masamıza gelerek misafirlerimize hoş geldin diyor. Müzik yok mu
diye sorduğumuzda, klarnet çalan arkadaş size meyva hazırlıyor işi bitsin hemen
yollarım diyor, gülüyoruz. Klarnet gelene kadar bende mutfakta bulduğum darbukayı
alıyorum. Berat bateri çalıyor boş zamanlarında. İki müzisyen bize keyifli bir
akşam yaşatıyorlar.
Yarın Orhaniye ye
geçeceğiz. Akşam denizci dostlarla toplu bir yemeğimiz olacak. Sonrasında Hakan
Hamiş bize latin danslarından Bachata dersi verecek.
5. Gün Kocabahçe – Orhaniye ;
Sabah erken uyanan ekipler
kahvaltılarını yapmakta. Yine gideceğimiz mesafe yakın olduğundan pek acele
etmiyoruz. Yolumuz 10 mil kadar.
Seyrimiz ;
İlk Aksilik
;
Herkes teknesinde ıvır zıvır
işlerle uğraşmakta. Bir ara eşim ve ben Blondie teknesinde kahve içmeye
geçiyoruz. Öğlen civarı rüzgar biraz sertliyor koyda. Rüzgarı yandan alan
Denizin Fatihi nin kayaya bağlı kıç halatı şerit halat. Rüzgar arttıkça
inanılmaz ses yapmakta. Acaba sesi azaltmak için ne yapabilirim diye
düşünürken, kurt ağzının kestiği halat bir anda kopuveriyor. Tabi bizim kayık
demirin kuvveti ile öne doğru atılıyor. Hop mop demeye kalmadan açılıyor bizim
kayık tek başına. Ben hemen bota, oradan da bizim kayığa geçiyorum yıldırım
hızında.
Bu tür kıçtan kara
bağlamalarda biz dümeni genelde söküyoruz. İyi halt ediyoruz. Rahat geçelim
diye yaptığımız bu işlem başımıza dert oluyor. Teknenin başındayım ben ama, dümen
yerinde yok. Motoru çalıştır, dümeni al yerine tak derken tekne iskelemizde
bulunan İnan ın teknesine yaslanıyor. Ufakta olsa bir çizik bırakıyoruz.
Usturmaçalarımızın tümü açık ama tam köşeden dokunuyoruz. İnan dan özür
dileyerek tekrardan teknemizi aynı kayaya bağlıyoruz. Bir macera daha ucuz
atlatıldı. Çok şükür kimsede bir sıkıntı yok.
Sonrasında çıkış
hazırlıklarına başlıyoruz. Öğleden sonra 14:00 civarı tüm ekipler çıkmaya hazır
oluyor.
Gideceğimiz
mesafe 10 mil kadar.
Mekana yaklaşırken görevliyi
arıyor ve ne yapacağımızı soruyoruz. Tonoz olduğunu oraya bağlanabileceğimizi
söylüyor. Bizde organizasyon ile ilgileneceğimiz için teknemiz yakın olsun,
eksik alet edevat gerekirse alırız, düşüncesi ile boş olan tonozlardan birini
alıyor ve bağlanıyoruz. Yalnız bir sorun var, tonoz halatını ne kadar çekersem
o kadar geliyor. Tekrar sorun olur mu diye soruyoruz, olmaz deniyor. Hemen
yanımızda Hamiş in teknesi Salsa da tonozda. Ona da soruyoruz var mı sizde bir
sorun diye onda da yok. Peki madem burada kalalım diyoruz. Diğer tüm katılımcı
tekneler Kale Adasının arka tarafına bağlanıyorlar.
Restaurantın önünde eskiden
iskelesi varmış. Belediye Orhaniye deki iskeleleri yıktığı için artık yerinde
yeller esiyor. Ama tonozları halen orada durmakta. Tabi biz tonozların iskeleye
bağlanmak için olduğunu bilmiyoruz.
Nitekim hazırlanıp yemeğe
geçiyoruz. Restaurant dan ve servislerinden memnun olmasak da biz yine
dostlarla keyifli bir akşam yemeği yiyoruz. Yemekten sonra Hakan Hamiş in
Bachata dersine katılıyor tüm ekipler. Yine keyifli geçen bir akşamın sonuna
geliyoruz.
Bachata ;
Bu arada mekandan memnun
kalmama sebebimiz, başta anlaştığımız fix menü fiyatını yemekten sonra
değiştirmeleri. Çok üzülüyorum. Çünkü organizasyonu ben yapmıştım. Araya diğer
denizci arkadaşlar giriyor ve işi tatlıya bağlıyorlar. Ama ben hiç memnun değilim
durumdan. Bir daha bu restaurantın kapısından geçmem diyorum içimden.
İkinci
Aksilik ;
Neyse, hesap işi bittikten
sonra telefonum çalıyor. Arayan Hamiş. Acil tekneye gelmemi, sorun olduğunu
söylüyor. Botla hemen tekneye uçuyorum.
Bir bakıyorum üç teknede birbirine girmiş. O arada Hamiş Salsa yı kurtarmış.
Benim kayığında iskele bordasına, tonozda bağlı olan üçüncü tekne kafadan
girmiş. Gece gece ya sabır diyerek, tek başıma ayırmaya çalışıyorum. Tonoz
halatındaki midyeler yüzünden ellerim kesik içinde kalıyor. O arada koşarken
haber verdiğim Restaurant yetkilisini arayarak bilgi veriyorum tekrar.
Gelmesini yardım etmesini istiyorum. Hiç umurunda değil. Yaklaşık yarım saat
sonra geliyor beyfendi. Bu tonozların güvenli olduğunu bağlanabileceğimizi sen
söylemedin mi dostum diyorum. Hayır demez mi. Peki yarın durumu sahil güvenliğe
açıklarsın diyerek, tonozu atıp çıkıyorum. Gece gece ne yaparım tek başıma diye
bakınırken Deniz geliyor bir arkadaşın botu ile. Birlikte diğer teknelerin
olduğu bölgede bir teknelik alarga için boşluk buluyoruz. 60 metre zinciri 8
metre derinliğe seriyor, tuttuğundan emin olduktan sonra da rahatlıyoruz.
Aksilik işte diyoruz. Diyoruz ama bile bile lades aslında. Tekrar anlıyoruz ki
işi bildiğini zanneden yardımcılar çok tehlikeli olabiliyorlar. Neyse sabah
bakacağız artık teknenin zararına. Gece o stresle uyumak pek kolay olmuyor. Sabah
ola hayır ola.
Orhaniye ;
( Son İki Fotoğraf Alıntıdır )
6. Gün Orhaniye – Selimiye :
Gece sinirden uyku tutmadığı
için öğlene doğru uyanıyorum. Ellerim davul gibi şişmiş, mikrop kapmış belli
ki. O arada Deniz kahvaltıyı hazırlamış. Ayak üstü kısa bir kahvaltı sonrası
tekneyi kontrol için bota atlıyorum. Denizin Fatihi nin küpeştesi alüminyumdan.
Ve iskele taraftaki küpeşte profili hem çizilmiş hemde eğilmiş. Canım
sıkılıyor. Restaurant a çıkıyorum botla yetkili arkadaşı çağırıyor, durumu
gösteriyorum. Pek bir sesi çıkmıyor görünce. O arada benimde tanıdığım bir
arkadaşı çağırmış duruma baksın diye, oda bakıyor ses yok. Ne olacak diyorum
lütfen şikayet etme benzeri söylemler. Kötü niyetli biri olsam başlarına çok iş
açarım ama neyse diyorum Allah ın dan bulsun. Bota atlayıp bir daha geri
gelmemek üzere uzaklaşıyorum oradan.
Bugün kü seyrimiz Selimiye. Si
Belle Teknesi Gökova ya çıkma kararı alıyor ve sabah erkenden ayrılıyor
Orhaniye den. Akşam yemekte görüştüğümüz Trilya teknesi Orhan Tatlıcalar ve
İnan sabah erkenden Selimiye ye geçtiler bizi orada bekliyorlar. Bizde Blondie
ekibi ile onlara katılmak üzere Orhaniye den çıkıyoruz.
Yine güzel bir rüzgar var.
10-15 Knot civarı rüzgar ile kolayına bir seyir olacak. Goneo yı açarak seyre
başlıyoruz. Yolumuz 7 mil civarında.
Yaklaşık bir buçuk saat
sonra Selimiye ye giriyoruz. Trilya ve Cheesecake koy içinde alargada, Blondie ise
İnan ın yardımı ile Selimiye Belediye iskelesine bağlanmış. Bizde Trilya nın
yanına demirimizi funda ediyoruz. Hava çok sıcak bugün. Hemen kendimizi suya
atıyoruz. Bir iki saat yüzme molasından sonra Deniz ile bota atlayıp Blondie nin
yanına gidiyoruz. Ekip burayı çok sevmiş, akşam kalma planları yapmakta. Bayram
olduğu için Selimiye ana baba günü doğal olarak. Ama iskele kısmen boş. E peki
madem, bizde bu gece burada bağlanalım diyorum. Kızlar çarşı pazar gezerken
Beratla ikimiz Denizin Fatihi ni iskele getiriyoruz. Akşam buradayız.
Selimiye ;
( Son İki Fotoğraf Alıntıdır )
Selimiye de bize Deniz in
kardeşi Duygu ve eşi Gürkan katılacaklar. Sabah Bodrum dan Selimiye ye
gelmeleri için onlara transfer ayarlıyoruz.
Blondie ekibi ile gün boyu
temizlik yapıyoruz. Hazır elektrik ve suyumuz varken bu işler çıksın aradan
istiyoruz. Kızlar dışarda iken biz teknenin dışını tertemiz yapıyoruz. Kızlar
gelince de içerisini süpürüp siliyorlar. Birkaç gündür hep alargada olduğumuz
için bu herkese iyi geldi. Medeniyet güzel bir şey.
Akşamüstü işler bitince temiz
pak giyinip şehre, daha doğrusu kasabaya iniyoruz hep birlikte. Selimiye o
kadar kalabalık ki yürümek bile çok güç. Hele yemek için bir yer bulalım
diyoruz mümkün değil. Pastaneler bile çok kalabalık. Neyse ayak üstü bir
dönercide karnımızı doyuruyoruz çok şükür. Fiyatlar tavan yapmış durumda. Bir
dürüme yanılmıyorsam 25 tl gibi bir rakam ödüyoruz. Türkiye deki esnafı anlamak
mümkün değil. Zaten sadece iki bayramda bu kadar kalabalık oluyor bu tür
yerler. Niçin bu kadar yüksek fiyatlar çekiliyor anlayamıyorum. Yunan
adalarında aynı döner dürüm 8 TL ye tekabül ediyor. Ve fiyatı hiç değişmiyor. Bizdeki
bu zihniyet değişmediği sürece turizm hiçbir zaman istenildiği yerlere
gelemeyecek.
Akşam çok geç olmadan teknelerimize geçip
dinlenmeye çekiliyoruz.
7. Selimiye – Symi :
Sabah 9 gibi misafirlerimiz
geliyor. Bugün artık yavaş yavaş dönüş rotasına başlıyoruz. Önce Symi oradan
Rodos ve Göcek te bitiriyoruz seyahatimizi. Symi ve Rodos u hem yolu bölmek
adına hemde misafirlerimizi gezdirmek adına durak yapacağız.
Duygu Ve Gürkan ;
Saat 10:00 gibi Selimiye den
ayrılıyoruz. Hava yine çok sıcak. Rüzgar bu rotada genelde kafadan gelir.
Bugünde aynı. Orsa gidebilmek adına biraz batıya dönüyor ve tüm yelkenleri
açıyoruz.
Seyir ;
Acelemiz yok. Zira Symi ye hava
kararırken girme düşüncesindeyiz. Bu yaz göçmen krizi dolayısıyla Yunan Adaları
çevresinde AB gemileri kontroller yapmakta. Yunan Sahil Güvenliği de işi daha
sıkı tutmakta. Bizde bir gece konaklayacağımız için giriş yapmadan sabah çıkmak
istiyoruz. Bakalım zorda kalırsak giriş yaparız tüm evraklarımız tamam.
Yelken yaparak 3 knot civarında
hızlarla Symi ye yaklaşıyoruz. Saatlerimiz 16:00 yı gösterdiğinde Agia Marina
ya giriyoruz. Erken gelmemizin rahatlığı ile burada birkaç saat yüzme molası
vereceğiz. Burayı gören ekip hayran kalıyor ve hemen kendilerini turkuaz sulara
bırakıyorlar.
Agia Marina ;
Yüzme molasından sonra Symi
Merkez limana dönüyoruz. Oyalanmak adına limanı denizden gezdiriyoruz
misafirlerimize. O arada uygun bir alarga mevkii bulursam demir atacağım. Bu
arada ırgatımız demir atma çabasında iken tekliyor. Bir iki denemeden sonra
derinliklerinde uygun olmaması yüzünden bu düşünceden vazgeçiyor ve tekrar Pedi
koyuna dönmeye karar veriyoruz. Saatler 20:00 yi gösterirken Pedi ye giriyoruz.
Şansımıza eski iskele boş görünüyor. Bizden yarım saat önce Yunan SG gelip
giriş yapmayan tekneleri korkutmuş ve çoğu tekne çıkmış. Gayet rahat bir
şekilde iskeleye aborda oluyoruz. Yer bulmamız iyi oldu, ırgat arızası yüzünden
elle toplamak çok zor olacaktı.
Bu akşam da buralıyız. Hemen
meşhur restaurantımız Pantelis te yer ayırtıyoruz. Otobüsü kaçırmamak içinde
hemen giyinip merkeze iniyoruz.
Symi merkez oldukça kalabalık. Tahmin
edeceğiniz gibi herkes Türk. Bayram tatili her yere yaramış anlaşılan.
Bu akşam Pantelis te canlı müzik
var. Çalanda arkadaşımız Vasilis. Sağolsun Ajda Pekkan bir çok Yunan parçasını Türkçeleştirdiği
için parçalara yabancı değiliz. Bunu bilen Vasilis hep bildiğimiz parçaları
çalıyor o gece. E tabi yine soslisti Deniz. Bütün gece vur patlasın çal oynasın
eğleniyoruz Pantelis te. Giorgio ve Pantelis sağolsun misafirlerimizi tanıyınca
çok yakından ilgileniyorlar yine bizimle.
Gecenin ilerleyen vakitlerinde
son durak mekanımız Harani Bar a geçiyoruz. Giorgio nun Türkiye den misafiri
Şeyda da Symide. O gece sabaha kadar barmen Alexis in kokteylleri ile hep
birlikte kurtlarımızı döküyoruz. Çok yorucu bir gece. Selimiye de dinlenmemiz
iyi olmuş bir gece evvel.
Harani Bar ;
Sabah
rotamız Rodos. Yaklaşık 23 mil, 5 saat kadar sürecek. Sabah ola hayır ola.
Gece geç
vakitte dinlenmeye çekiliyoruz.
8. Gün Symi – Rodos :
Öğlene doğru uyanan ekip,
kahvaltı içi sıcak pohaçalar almış. Kahvaltımızı Thesselona da yapmak üzere
13:00 gibi Pedi den çıkıyoruz. Ekip burayı ilk defa görecek çok heyecanlılar.
Koyun girişinden itibaren doğaya aşık oluyorlar. Irgat arızamız olduğu için
demir atmayı düşünmüyorum. Koya girmeden kahvaltımızı bitiriyoruz. İçeri
girince de suya yüzen bir halat atarak herkesi denize yolluyorum. Bende ara ara
atlayıp çıkarak rahatlıyorum. Bir saat kadar yüzdükten sonra Rodos a rota tutuyoruz.
Thesselona ;
Yolda rüzgar tam iğnecikten 20
knotlara çıkıyor. Tam arma 5 knotlarla ilerliyoruz. Seyrimizin son iki saatinde
rüzgar 35 knotlara dalga yükseklikleri 3 metrelere dayanınca dümeni elle idame
etmek zorunda kalıyoruz. Bu arada Selimiye de bizden ayrılan Blondie ekibi
Söğüte girmiş dün gece. Bugün geçte olsa Rodos a gelecekler onlarda. Akşam hep
birlikteyiz yine.
Seyrimizin son iki saati deniz
arttı demiştik. Geç çıkan Blondie de kızlar ve bir çocukta var. Korkacakları
düşüncesi ile haber veriyoruz. Dikkat etmeleri için. Zira biz oldukça
sallandık.
Nitekim akşam üstü 18:00 civarı
marinaya giriyoruz. Yine bizi ofis çalışanı Selen Hanım karşılıyor. Kendisinin
sıcak gülümsemesi ile karşılanmak bizi memnun ediyor yine.
Marinada tekrar medeniyete
kavuşmanın mutluluğu ile kendimizi duşlara atıyoruz hemen. Yaklaşık bir bir
buçuk saat sonra Blondie de geliyor. Onu da yanımıza bağlıyor ve biz merkezi
dolaşmak üzere taxiye atlıyoruz. Blondie ekibi de işlerini bitirdikten sonra
yemekte bize katılacak.
Rodos bir başka güzel. Old town
olsun merkez limanı olsun tarih kokuyor. Gündüz gezemediğimiz Old Town un tüm
sokaklarını arşınlıyoruz. Hava kararana kadar girmediğimiz delik kalamıyor.
Ekip Rodos a bayılıyor. Bende okuduğum kitaplardan bildiğim tüm bilgileri
kendilerine iletiyorum yürürken. Eski posedion heykelini anlatıyor, Old town
merkezindeki çeşmeyi gezdiriyorum. Tur rehberi oldum bu seyahatler sayesinde.
Rodos ;
Akşam yine Fatoş Hanım ın
çalıştığı Nisos Restaurant a geçiyoruz. Fatoş hanım bize enfes yiyecekler
hazırlatıyor. Burada sevdiğimiz ne varsa Duygu ve Gürkan için onları sipariş
ediyoruz. Yemeğe bayılıyorlar. Tipik yunan mezeleri söylüyoruz. Mükellef bir
yemek yiyoruz.
Bizden iki saat sonra Blondie
ekibide bize katılıyor. Onlarla da birer kahve içip ayrılıyoruz. Bu gece erken
yatacağız. Dün gece Symide çok yorulduk.
Yarın kısmetse Göcek e
geçeceğiz. Yolumuz yaklaşık 35 mil kadar. İnşallah ilk gün geldiğimiz gibi bir
havaya denk gelmeyiz. Tatili uzatmaya bile sebep olabilir.
9. Gün Rodos – Göcek :
Sabah saat 10:00 gibi çıkmaya
hazır oluyoruz. Tam çıkmaya niyetlenirken Marinaya bir tekne giriyor. Rüzgar
içeride 20 knotlar la esmekte. Gelen tekne Esperenza Atilla Korsan. Geko dan
tanıdığımız bir tekne. Tek başına seyir yaptığı için botla onun bağlanmasına
yardım ediyor ve öyle çıkmaya karar veriyoruz.
Saatlerimiz 11:00 i
gösterdiğinde çıkmak için hazırız. Selen hanım a bilgi veriyoruz. Bu arada
Selen Hanım ın eşi Emanuel in yürüyemeyecek kadar ciddi bir rahatsızlık
geçirdiğini öğreniyor ve çok üzülüyoruz. Kendisi bizimle her zaman Rodos ta çok
ilgilenmiştir. Geçmiş olsun dileklerimizi ileterek çıkışımızı yapıyoruz.
Blondie ekibi ile peşpeşe
ayrılıyoruz limandan. Artık tatilin sonuna geldik. Blondie buradan Marmaris e,
bizde Göcek e döneceğiz. Bir gece Göcek hamam Koyunda yorgunluk atıp tekneyi
toparladıktan sonra aracımızla dönüşe geçeceğiz.
Bugün de dünkü gibi iğnecikten
gelen 25 knot rüzgarla tam arma yelken yaparak Göcek e rota tutuyoruz. Yolda
attığım oltama bir balık takılıyor. Balık o kadar büyük ki oltayı kopartıp
gidiyor. Tatilin tek balık yakalama olayını da başarısızlıkla kapatıyor ve
oltamızı topluyoruz. Tatil boyunca genelde hep kısa rotalar olduğu için pek
olta atamamıştım. Kısmetimizde yokmuş diyorum.
Seyrimiz ;
19:00 civarı Hamam Koyuna
bağlanıyoruz. Hüzünlü oluyor tatil dönüşleri. Hele eşimin katıldığı seyahatler
bitsin istemiyorum. Bir de kızımız Tuana bize katılabilse. Artık bir daha ki sefere daha uzun ve güzel seyahatler
dileyerek kayığımızı ayrılık için toparlamaya başlıyoruz. Yarın kısmetse öğlen
gibi ayrılacağız buradan. Aracımızla evimize dönüş yolu var. Bu gece çok
yorulmadan dinlenmeye ayırıyoruz zamanımızın çoğunu. Son günleri Duygu ve
Gürkan la geçirmek ayrı bir keyif kattı tatilimize.
Hamam Koyu ;
Her zaman ki
gibi bu seyahatimizin En lerini kararlaştırıyoruz;
En güzel Ada
Rodos oluyor bu sefer
En güzel Koy
Symi Agia Marina
En güzel
Deniz Symi Thesselona Koyu
En güzel
Akşam Orhaniye yemeğimiz
En stresli
gün yine Orhaniye Yemek Akşamı
Yine bir
seyahatimizin sonuna geldik, okuyan tüm dostlarımıza teşekkür ederiz.
Tatili ayrı geçirdiğimiz kızımız Tuana mızın Lambadası ile Hoşcakalın demek istiyorum sizlere ;
Sevgilerimle.
S/Y Denizin
Fatihi
Fatih Tanış
Güzel zevkli bir yazi, yazanin eline saglik.
YanıtlaSilNOT: o kayis kopmasi benimde 2 defa basima geldi malesef :-(