13 Nisan 2016 Çarşamba

1 - 6 Nisan 2016 Okluk - Göcek Seyrimiz :




Herkese Merhaba,

           Sizlere Gökova Okluk tan başlayıp Göcek Hamam koyunda son bulan beş günlük seyrimizi anlatmaya çalışacağım. 


                Öncelikle bu seyahatimizdeki ekibimizi tanıtayım sizlere. İzmit den Don Questo Teknesinin Donatanı ve Kaptanı Sevgili Yaşar Serdar Peker, Eşimin Amerika daki Dayısı Serdar Çobanoğlu ve İstanbul dan eşimin kuzeninin beyi Murat Turhan. Diğer seyahatlerdeki ekiplerimiz gibi bu ekibimizde gayet uyumlu idi. Hepsine ayrı ayrı teşekkür ederim.

Ekip :



 Teknemiz Denizin Fatihi :




1 - 2  Nisan ( Okluk - Symi );


         Ekip Marmaris e, iki ayrı uçak ile gelecek bu seyirde. Çünkü Serdar Amerika dan Atatürk Hava limanına inip oradan Sabiha Gökcen e gelmeli. Biz Yaşar Ağabey ile 16:30 uçağı ile Dalamana önden uçacağız. Sonrasında Murat ile buluşan Serdar 22:30 uçağı ile yanımıza gelecek. 

Ekip Uçağı Beklerken :




         Biz planlandığı gibi uçakta bir gecikme olmadan Dalaman a, oradan da Okluk a geçiyoruz. Sağolsun Okluk ta olan Sevgili Mehmet Erem aracı ile alıyor bizi, Okluk sapağından. Yanılmıyorsan saat 21:00 civarı varıyoruz teknemize. Gittiğimizde eğitim ekibi ile orada olan M.Erem in yaktığı şömine ateşinin başına yerleşiyoruz. Benim diğer ekipten erken gelme sebebim, tekneyi ve ekipmanları seyrimize hazırlamak. Zira Okluktan artık ayrılıyoruz. Seyir dönüşü teknemizi Göcek, Hamam Koyuna bırakacağız. 

         Öncelikle ilk işimiz, diğer ekibi ateşin başında bırakıp, eşyalarımızı tekneye yerleştirmek oluyor. Sonrasında Yaşar Ağabey yine onların yanına dönüyor. Ben tamirden gelen botumu kontrol edip suya indirecek ve Denizin Fatihi nin Motor ve Saildrive kontrollerini yapacağım. 

          Bu tip tekne ile yer değiştirme durumlarında önceden hazırlanmalı ve arkamda bir şey unutmamalıyım. Çünkü unutacağım malzemenin ebadına göre oldukça uğraşlı durumlar karşıma çıkabilir. Bir tüpü patlamış olan botumu seyirde bana zorluk çıkartmaması ve gideceğim bölgede tamirci sıkıntısı olabileceği için, haftalar öncesinden bir arkadaşım vasıtasıyla tamire yollamıştım. Tabi kontrolünü yapmak anca mümkün oldu. İstediğim gibi tamir edilmiş ve sezon için temizliği yapılmış olan botum gayet iyi olmuştu. Kontrolünü yaptıktan sonra denize atıp Denizin Fatihi nin bordasına bağladım keratayı. Yapılacak iş sırasında motor yağı, suyu ve Saildrive yağı kontrolü vardı. En son Eşim Deniz ile yaptığımız Bodrum seyrinden dönerken hızımızda yaklaşık yarım mil kadar bir azalma hissetmiştim. Daha önce Bodrum Limanında pervaneme poşet dolanmış ve aynı durum yaşanmıştı. Tahminen benzer bir durumdan şüpheleniyordum. Tabi gece dalıp bakacak müsaitliğimiz olamadı. Dışarıdan ışık vasıtasıyla baktığımda, teknenin altından herhangi sarkan bir şey göremedim. Diğer işlere geçiyorum. Motor yağı ve suyu tamdı. Saildrive yağına su karışıp karışmadığına baktığımda onda da bir sorum görmeyince her şeyin normal olduğuna ve seyire hazır olduğumuza karar verdim.

Okluk :


           Niyetim, arkadan gelecek ekipde tekneye ulaşınca seyrimize başlamak. Yolumuz yaklaşık 75 mil. Bir mani olmaz ise tek etapda bitirmek istiyorum bu mesafeyi. Okluk tan gece seyri ile yola başlayıp ertesi gün hava kararmadan Symi dar geçitten geçerek, Symi merkez limana bağlanmayı ümit ediyorum. 

           Saatlerimiz 22:00 yi gösterdiğinde Murat dan uçaklarının 1 saat geç kalkacağı haberini alıyoruz. Yaşar Ağabey erken yatıp erken kalkan biri olduğundan ona sabahın ilk nöbetini vermeyi uygun buluyoruz. O, ekibi beklemeden yatacak, ben onlar gelene kadar hazırlıklarla oyalanacak ve geldiklerinde seyire çıkacaktım. Yaşar Ağabey uyanınca da nöbetimi ona vererek bir kaç saat de ben dinlenecektim.

           Ekip saat 4 civarı tekneye ulaşıyor. Bir saat kadar onların yerleşmesinden sonra bağlı olduğumuz iskeleden avara oluyoruz. Saat beşte seyire başlarsam hava kararmadan Symi ye girerim hesabı yapıyorum.
  

İlk Aksilik ;

           Koltuk halatlarımızı yanımıza alarak iskeleden tekneyi açıyoruz. Tekne hem tonoz bağlamış hemde demir atmış durumda. Demirimizi çekmeye başladığımızda zorlandığını fark ediyorum. Irgata fazla yük vermeden, motora yol vererek demirin üzerine gidiyorum ama ne fayda sancak komşum benim üzerime döşemiş bir kere. Saat sabahın beşi. Kimseyi uyandırmak istemiyorum. Usul usul fazla ses çıkarmadan demirimizi ırgat marifeti ile topluyoruz. Çapamız takıldığı zincirle birlikte görünmeye başlarken komşumuz uyanıyor. 'İsterseniz bende buradan yardım edebilirim' diyor. Zincirinizi biraz salarsanız iyi olur diyoruz. Gerginliği azalan zincir ile çapa daha rahat gelmeye başlıyor. Hemen Murat ı bordamızda bulunan botumuza gönderiyor ve gelen zincirin altından bir halat geçirmesini ve bize vermesini istiyoruz. Geçirdiğimiz halat ile zinciri sabitledikten sonra boş koyduğumuz çapamız rahatlıkla takıldığı yerden kurtuluyor. Bu aksilik bizden bir saat çalıyor. Ne yapalım kısmet diyerek, Sevgili Sadun Boro nun denizlerinden sessizce sabahın alacakaranlığında uzaklaşıyoruz. Tabi koyun girişindeki Denizkızı nada yakında tekrar görüşmek üzere elveda demeyi unutmuyoruz.

Deniz Kızı :



Çıkışımız :


          Nihayet seyrimize başlıyoruz. Son seyrimde mazotumu ve su depolarımı doldurduğumdan hiçbir ihtiyacımız yok. Bir aksilik olmaz ise hiç durmadan Knidos Burnu nu dönme niyetindeyim. Hiç rüzgar yok, dolayısı ile deniz de. Motor seyri yapıyoruz, yaklaşık hızımız 6 - 6,5 mil civarında. Saatlerimiz yedi yi gösterdiğinde Yaşar Ağabey uyanıyor. Bende biraz dinlenmek üzere salon koltuğuna uzanıyorum.  Bu arada nöbetlerimizi ikişer kişi tutmak üzere anlaşıyoruz. Zira biri nöbette uyuya kaldığında diğeri onun yedeği olacak. Gece nöbetini Ben ve Murat tutmuştuk. Sabah nöbetini ise Yaşar Ağabey ve Serdar tutacaklar. Ben yattıktan bir süre sonrada Serdar devralıyor nöbetini. Murat uykusu gelmediği için uyumamış.Üçü devam ediyorlar seyre.

Serdar Nöbette :
 

Güneş Doğuyor :


           Ben öğlene doğru uyanıyorum. Saat 11:00. Sancak 60 dereceden 7-8 knot gibi karayel esiyor. Bu bizim için güzel bir şey. Hemen tüm yelkenleri açma emri vererek, motor yelken seyrine geçiyoruz. Motor devrini biraz düşürüp rüzgardan da istifade ederek hızımızı 6,5 knotlara sabitliyoruz. Saatlerimiz 13:00 ü gösterdiğinde Knidos Burnu na geliyoruz. Buraya kadar her şey çok güzel geçiyor. Ekibin çoğu dinlenmiş şekilde, bu günkü seyrin yarısını tamamlamış oluyoruz. Burnu döndüğümüzde artacağını düşündüğüm rüzgar azalıyor. Flok u kapatarak ana yelken ve motor ile devam ediyoruz. Saat 14:00 ü gösterdiğinde burnu dönmüş Symi Darboğaz Geçidini artık karşımızda görmüş oluyoruz. 


      Symi Darboğaz ile ilgili kısa not ; bu geçidin bende daha önceki seferlerimizden biraz nahoş anıları mevcut. En son Symi den Hisarönü istikametine giderken bu boğazı görmek, hatta mümkünse yüzmek isteyen ekibin isteği ile burada ciddi bir hava yemiştik. Boğaza gelene kadar çok az esen rüzgar, boğazı karşıma aldığımda artmış, hatta geçtikten hemen sonra sağanaklarla birlikte 35-40 knotlarla bizi oldukça dövmüştü. Buradan geçtiğimize cidden pişman olmuştuk. Bu geçiş umarım sakin bir geçiş olur diye umuyorum.

               Knidos burnu kısa not ; Bu tip burun dönüşlerinde artık akıllandım. Geçeceğim burnu en az 1-1,5 mil mesafeden dönüyorum. Zira geçen sene İblis burnunda ( Kurtoğlu - İblis Rotası ) Serdar ile 3-4 metrelik dalgalar içinde oldukça zorlanmıştık. 

                   Knidos Burnu bu geçişte bizi pek zorlamıyor, ne deniz var nede rüzgar. Geceden kalma, herhangi bir ölüdeniz de olmayınca rahat bir geçiş oluyor. Saatlerimiz 15:00 i gösterdiğinde artan rüzgar bize moral veriyor. Motorumuzu kapatıyor ve Denizin Fatihi ni Poseidon un haşmetli ellerine teslim ediyoruz. 




     
             Böyle gidersek düşündüğümden erken varacağız. Limana girmeyi düşündüğüm vakit, günün kararmak üzere olan kısmı. Sabah ayrılacağım için resmi giriş yapmayacağım. Daha erken girersem ana limanda Pasaport Polis giriş yapmaya zorlayabilir. Genoamızı biraz küçülterek tekneyi yavaşlatıyorum. Bunu fark eden ekip artık geldik edası ile içeceklerini ve minderlerini alarak güverteye uzanıyor. Son üç saatlik seyrimizi güvertede sohbet ederek ve müzik dinleyerek geçiriyoruz. Burada geçirdiğimiz vakit tüm yorgunluğumuzu atmamızı sağlıyor. Tabi siz bakmayın 3 saat dinlendik dediğime ben devamlı bir iş peşindeyim. Güvertede otururken bile zincirlik açık, içerisinde bir şeylerle uğraşıyorum.







                      Velhasıl saat 18:00 civarı Dargeçitten çok sakin bir denizde geçiyoruz. Symi koyuna girdiğimizde rüzgarımız azalıyor, varsın azalsın seyir bitmek üzere artık. 
 
             Bağlanacağım yer her zaman ki gibi Pantelis Restaurant ın hemen önü. Pruva hattımız o yönde, müzik son ses, çok güzel bir yelken seyri ile, bu günün seyrinin, bitmesini istemediğimiz son saatini yaşıyoruz. O sırada aklıma su ve yakıtı tamamlamak geliyor. Yakıt istasyonu bağlanacağım yerin yarım mil kuzeyinde. Yelkenleri kapatıyor ve o yöne dümen tutuyoruz. Yakıt istasyonu yenilenmiş. 



                    Bu tür ikmallerde en sevmediğim ve yapmadığım şey yakıt tankerinden yakıt almak. Tankerden alınan yakıt çamurlu ve kalitesiz oluyor. Daha sonra yakıt depomdan onları temizlemek istemiyorum. Yaklaşık 80 litre yakıt ve 200 litre su alıyoruz. Burada yakıt Türkiye ile aynı fiyat, su ise az aldığımız için ücretsiz. Buradan sonra ki rotamız Rodos olacak. Rodosta yakıt tankerden alındığı için Symi de o işi halletmek beni rahatlatıyor. Bu arada yaktığım yakıt 10 - 12 saat motor seyrinde 30 litre civarında. Bir önceki son seyrimde 20 litre yakmıştım, 30 litrelik yedek bidonumu da doldurduğumda 80 litre etti. Bu açıklamayı yazma sebebim çok yakıt yakıyor musunuz diye soranlar oluyor, Denizin Fatihi 30 Hp. diesel motoru ile 2.300 devirde saatde 2,8 - 3 litre arasında yakmakta. Yelken yapdığımızda onu da yakmıyor. 

                Hava kararırken yerimize bağlanıyoruz. Bizi gören Pantelis ve Kardeşi Giorgos ( Yorgo ) çok seviniyor. Zira yaklaşık 6 ay olmuştu buralara gelmediğim. Bende onları çok özlemiştim. Çok samimi insanları vardır Symi nin. Symi ye ne zaman gelsem genelde geldiğim ekip ile her zaman yanımızda Yorgo olur. İşi bittiği gibi yanımıza gelen Yorgo, tüm gece nereye gitsek bizim hesaplarımızı ödemek için uğraşır. Misafirlerimde her zaman bana bir borcu olduğu için bunu yapmaya çalıştığını düşünür ama aslında Yorgo ve Pantelis çok misafirperver insanlardır. Onların yeri bende her zaman ayrıdır.

Symi :








              








     Yerimize bağlandıktan sonra ekip kısa bir Symi turu atmak istiyor ve tekneden ayrılıyorlar. Bende tekneyi toparlamaya koyuluyorum. Akşam yemeğimizi Pantelis ten söyleyip teknede yemek istiyoruz. Çünkü buraların tabure misali sandalyeleri pek rahat olmuyor. Havuzluk masasını açıp yanına seyyar bir masa daha ilave ettiğimde 6 kişilik  sofra kurabiliyorum. Bu gece Symi deyiz. Akşam yemekten sonra alışveriş işini yapıyor ve gece gezmesi için Yorgo yuda alıp atıyoruz kendimizi Symi sokaklarına. Tüm gece o bar senin, bu taverna benim geziyoruz. Daha fazla halimiz kalmayınca da tekneye dönüp kamaralarımıza yatıyoruz. 

Yarın ki seyrimiz Rodos kısmetse.   




3 Nisan ( Symi - Rodos );    

 

             Gece geç yatan ekip sabah kalkmakta nazlanıyor. Tabi Yaşar Ağabey hariç, O her zaman sabah erken kalkar. Saatlerimiz öğleni gösterdiğinde biz anca uyanıyoruz. Saatle ilgili pek bir derdimiz de yok aslında. Rodos buradan 25 mil yani 4 saat civarında bir mesafede. Saat 11 gibi avara oluyoruz. Kahvaltımızı Çok sevdiğimiz Thesselona Koyunda yapma niyetindeyiz. 

                 Yolda, menemen yapmak için hazırlıklara başlıyoruz. Oraya vardığımızda kahvaltı sofrası hazır olursa kalan vakti yüzmek için değerlendirebiliriz. Bir saat sonra soframız hazır bir şekilde Koya demir atmış oluyoruz. Hemen arkasından kahvaltımızı yapıp kendimizi Thesselona nın cam gibi berrak sularına bırakıyoruz. Burası, bizi her geldiğimizde tekrar büyüleyen bir cennet sanki. Neredeyse bağımlısı olduk. Symi ye gelip de burada kısa bir mola vermeden geçmiyoruz. 

 Thesselona :

                    Bir saat kadar yüzdükten sonra, yolcu yolunda gerek diyerek, başlıyoruz Rodos rotasına. Seyrimiz 5 saat kadar sürecek, pek deniz yok ama rüzgar 15 knot civarında ve neredeyse tam pupamızda. Bu güzel bir şey ama dalgalar kabalaşmaz ise tabi. Kaba pupa dalgasında otopilot pek dümen tutamıyor, o zamanda elimizle tutuyoruz. Tabi bu biraz keyfimizi kaçırıyor ama rüzgar olsunda varsın dalgalı gelsin diyoruz. 

 

                       Seyirde iken, düşündüğüm gibi bir süre sonra dalgalar kabalaşmaya başlıyor. Dümen elimizde seyir ediyoruz. Bu tip bir seyir, ekipte dümen öğrenmek isteyen biri olduğunda onun için iyi oluyor. Çünkü Pupa havada dümen tutmayı öğrenen bir dümenci denizleri daha iyi anlıyor. Murat seyrin başından beri eğitim amaçlı her şeyi kendisi yapmak istiyor. Mantığını anlatarak bir çok olayı konuşuyoruz. Attığım bağları yerine göre neden o şekilde attığımı, bağlanırken yada ayrılırken niçin bazı ayrıntılara dikkat ettiğimi. Yada limanda biri yardım için geldiğinde neden onun söylediğinin değilde benim istediğimin dinlenmesi gerektiği gibi ayrıntıların gerekliliklerini anlatıyorum. Pupa kaba dalgalı bir denizde niçin dümencinin denize uyumlu dümen tutması gerektiğini kısa sürede kavrıyor ve neredeyse Rodos a kadar dümeni o tutuyor. 

                   Ben genelde tüm seyirlerimde, bu işi öğrenmek isteyen ekip üyeleri seçiyorum. Bu seyahatler aslında, denize uzak kalan misafirlerime, deniz sevgisini aşılamak için. Onlara bu hayatın bohem bir hayat olmadığını, gerçekte hayata çok benzediğini, ancak belli bir disiplin ile yapılabildiğini aktarmaya çalışıyorum. İnsanın hırslarını, bencilliklerini, aceleciliklerini törpülediğini anlatıyorum ayrıca. Çünkü deniz ile şaka olmuyor, o gerçek hayattan  bile acımasız olabiliyor zaman zaman. Sabır ve doğru bilgi bu işin en önemli kuralı. Bir çok durumda, sakin olmak çözüme giden adımlar için çok önemli.

                    Denizden uzak kaldığım her zaman, okuyabildiğim kadar bu işle ilgili kitaplar okuyor, deneyimli denizcilerin bakış açısını anlamaya çalışıyorum. Denizcilikte sonuca giden bir çok yöntem var, her biri diğerinden farklı olabiliyor.

                       Akşam üstü 5 civarı Rodos Burnunu dönüyoruz. Burada Rodos Marina ya bağlanacağız. Bu Marinada daha önceki seyrimizde güleryüzü ve ilgisi ile bizi çok mutlu eden Selen Hanım çalışıyor. Symi den çıktığımızda kendisini arayarak bilgi verdik. Elektrik ve suyumuzu hazırlatacağını iletti sağolsun. Bir saat sonra Rodos Marina ya girişimizi yapıyoruz. 

 




Son Fotoğtaf Alıntıdır.

                        Tonoz halatımızı Selen Hanım ın elinden alıyoruz. Bilenler bilir normalde ofis çalışanları değil ponton çalışanları karşılar iskelede gelen tekneleri. Ama Selen Hanım sağolsun mesaisi bitmiş olmasına rağmen bizi beklemiş ve tonoz halatımızı dahi kendisi uzatmıştı. Bizleri yine çok mutlu ve aslında mahcup eden Selen Hanım a şükranlarımızı iletmeden geçemiyoruz. Yardımınız için teşekkürler Selen Hanım.

                         Rodos Marina hakkında kısa bir bilgi vermek istiyorum. Rodos Marina haritada oldukça sığ görünen bir girişe sahip. Girerken iskelede dalgakıran sancakta ise kara tarafı var. Kara tarafı daha sığ göründüğü için biz her girişte dalgakıran a yakın giriş yapıyoruz. Şimdiye kadar bir sıkıntı yaşamadık. Marinada henüz hizmete girmemiş bir yakıt istasyonu mevcut. Şu an için yakıt tanker ile tedarik edilmekte. İhtiyaç olduğunda ofis yardımcı oluyor. Alışveriş için marinanın karşı sokaklarında dükkanlar mevcut. Yeme-içme için ise yine marinanın hemen karşısında pastane ve restaurantlar bulunmakta. Pastanenin ürünleri gayet güzel. Şu ana kadar Restaurant denemedik orada. Marina merkeze yaklaşık 5 km. mesafede. Biz her seferinde Casino shuttle ı ile transfer yaptık. Dönüşte genelde taksi kullandık. Taksi 5-6 € ya marinaya gelmekte. Marina ücreti ise 42 m2 için 30 € gibi bir rakam. Elektrik ve su ilave ödeme yapılarak alınıyor. Adaya resmi giriş yapmadık, yine ertesi gün erken çıkacağımız için ihtiyacımız olmadı.

 Rodos ve Rodos Marina :

 


Son Dört Fotoğtaf Alıntıdır.

                Bu arada biz teknemiz Denizin Fatihi ile Marinalara girmeyi sevmiyoruz. Sebebi bana Marina ortamının pek sıcak gelmemesi ve tabi ödenen ücretler. Her marinanın fiyat uygulaması farklı, önceden bilgi sahibi olabilmek için, telefonla arayıp fiyat almak gerekiyor. Ben gittiğim bölgelerde ya şehir limanlarını yada balıkçı barınaklarını tercih ediyorum. Şehir merkezlerinde oldukları için herşey daha yakın ve tabi fiyatlandırmaları çok daha uygun oluyor. 

                 Evet bugünde Rodos luyuz. Marinadaki işlerimizi kısa sürede hallediyoruz. Elektrik ve su bağlanıp, ofis ziyaretimiz yapılıyor. İşler bitince şehre çıkmaya hazırız. Sağolsun Selen Hanım bizi şehir merkezine shuttle ile bıraktırıyor. Yolda kısa bir panaromik şehir turu ile misafirlerimize Rodos u tanıtıyorum. Eski şehir oldtown şehrin merkezinde, kale duvarları içerisinde kalan bölüm. Burası daha çok turistik. Hediyelik eşya dükkanları, pastaneler, pitacılar ve publar birbirine karışmış. Yerel halkın vakit geçirdiği mekanlarda var tabi içeride. Hava karardığı için eski şehri gezmiyoruz. 

Gece Gezmeleri :


                    Akşam yemeği yemek üzere yer arıyoruz yürüyerek. Aslında Casinonun tam karşısında her türlü yemeğini çok beğendiğimiz bir restaurant vardı ama bu kış kapalıymış, sorduğumuzda iki hafta içinde açılacağını öğreniyoruz. Ne yapalım kısmet diyerek eski şehre doğru yürüyoruz. Oldtown a yaklaştıkça şehir hareketleniyor, sakin sokaklar kalabalık caddelere dönüyor. Artan bol ışıklı işyerleri bize biraz daha yürürsek Rodos un güzel yerlerine ulaşacağımızı haber veriyor.

Old Town :


Son Üç Fotoğtaf Alıntıdır.

           Az sonra, Taksim Nevizade benzeri sokak barları çıkıyor karşımıza. Saat 21:00 olmasına rağmen bayağa büyük olan 5-6 mekanın hepsi tıka basa gençlerle dolu. Sokağı aklımıza kazıyor ve yemek yiyebileceğimiz bir yer aramaya devam ediyoruz. Sokağın sonunda sorduğumuz bir bar çalışanı, hemen karşı köşede çok güzel yemekleri olan bir restaurant öneriyor. Yeri bulmak zor olmuyor. O kadar acıkmışız ki oturduğumuz mekanın masaları gözümüze ufak geliyor, üç masayıda birleştiriyoruz. Artık siparişi siz düşünün. Hemen menünün ilginç salataları, mezeleri ve ana yemekleri söyleniyor. Mükellef bir akşam yemeği ile kendimizi mükafatlandırıyoruz. Tabi her greek restaurantında olduğu gibi ikram tatlılar ve kahveler unutulmuyor.

             Yemekten sonra hepbirlikte, az önce keşfettiğimiz sokağa giderek, gecenin ilerleyen saatlerine kadar malum sıvılar eşliğinde, greek dostlarımızla kah gülerek kah siyaset konuşarak hoş sohbet bir gece geçiriyoruz.

Yarın tamirat günü.

               Denizin Fatihi nin esnek güneş panellerinin bimini üstüne sabitleme ve kıçtan akülere kablo çekme işi var. Hazır elektriğimiz varken bu işi bitirmeliyim. Sağolsun Yaşar Ağabey in yardımı ile bu iş pek vaktimizi almaz.

              Yola erken çıkmak zorunda değiliz, rüzgar çıktığında yola koyulup, yelken seyri ile Kurtoğlu burnunu dönerek Darboğazdan Hamam koyuna gireceğiz. Kısmetse yarın akşam konaklamamız orada olacak.

4 Nisan ( Rodos - Hamam Koyu ) :


               Geceyarısı yatan ekip yine pek erken hareketlenmiyor. Yada bana öyle geliyor. Uyanan kahve almak üzere dışarı çıkıyor sanırım. Ben salonda yatıyorum, tekne içinde ses yapmamak için uyanan dışarı kaçıyor sabahları. 

              Ben kalktığımda saat 10:00 civarı idi. Ekip havuzlukta kahvaltı planları yapıyordu. İş yapacağımız için salon ve kamaralar bana lazım bugün. Hemen Serdar ve Murat ı Marinanın karşısındaki Pastaneye yolluyoruz. Teknede iş çıkmasın ki ben salon koltukları, harita masası ve sancak kıç kamarayı kablo çekmek üzere açabileyim. Ekip geri geldiğinde teknenin içini görünce şaşırmadan edemiyor. Ciddi bir iş olduğunu görünce onlarda ellerine kabloları alıp işe girişiyorlar.

                 Güverteyi delip akülere kabloları bağlamak yaklaşık dört saatinizi alıyor. İğne deliklerinden kablo yürütüyoruz kolaymı. Bir ara Murat ve Serdar ın kabloyla mücadeleleri görülmeye değerdi. Kalın ve sert olan kablo istenilen yerden oldukça zor yürüyordu. Neyse ki sabırla işin hakkını verdiler sağolsunlar.

                Marinadan çıkmak için 14:00 e kadar izinliydik, fakat işler yetişmeyince bir saat daha müsade ile işleri toparlıyoruz. Sağolsun Yaşar Ağabey bayağa marifetlidir. Kendi teknesinde döşeme işinden tutunda, kaynak işine kadar herşeyi kendi yapar. Mesleği zaten dev gibi fabrika makinalarını toparlamak. Saatlerimiz 15:00 i gösterdiğinde acil tüm işler bitiyor. Yola çıkmaya hazırız nihayet. Dışarıda güzel bir rüzgar var.

Yolumuz 40 mil, yaklaşık 7 saat.

          Marinadan çıkar çıkmaz yelkenlerimizi basıyoruz. Hızımız iyi, yelken motor 7,5 knotlarla gidiyoruz. Hızı yüksek tutuyorum ki ekip çok yorulmasın. Geceye kadar seyir yapacağız zamanı azaltmakta fayda var. 

               Seyirde yine ben yaptığım işten memnun kalmıyor bazı değişiklikler yapıyorum. Akülere bağladığım ekranlı şarj regülatörünü görünür bir yerlere almak istiyorum. Her kontrolde lcd ekranını görmek için akü bölümünü açmak zor gelecek. Harita masasında yer yok, yedek gps i sökmeyi düşünüyorum ama ne gerek var, olur ya lazım olursa tekrar takmak daha zor. Koltuğun mutfağa dönük alt bölümü en ideali gibi görünüyor. Görmek için eğilmek şart, ama hiç değilse akü bölümünü açmayacağım. 

                  Seyirde kendimi oyalamak için bulduğum işler bunlar. Yelkenli tekne ile seyir, motoryat kadar hızlı ve seri olmadığı için deniz üzerinde çok daha fazla zaman geçiriyorsunuz. Buda size teknede yapılacak her türlü iş için zaman kazandırıyor. İster direğe çıkın, ister sökülen yelkeninizi dikin. Yelkenciler deniz üzerinde vakit geçirmekten keyif alıyoruz. Zaten ekip olarak, limanda bağlı olduğumuzda, şehri gezmekten iş yapamaya pek vakit bulamıyoruz. 

Yolumuz :
                
                     İşler bitince havuzlukta sohbet eden ekibin yanına çıkıyorum. Artık hava kararmaya başlıyor. Hamam koyuna 2 saat daha yolumuz var. Akşam yemek için restaurant da yer ayırmıştım. Ama pek yetişebilecek gibi gözükmüyor. Ekibe ne yapalım diye soruyorum. Akşam yemek için teknede hazır bir şey yok çünkü. Hazır makarna ve birazda konservemiz var. Hızımızı arttırırsak en fazla yarım saat kazanırız. Yine de geç olacak diye düşünüyor, olan malzemelerle yemek hazırlığına başlıyoruz. 

                     Hava alacakaranlığa çalarken rüzgar tamamen duruyor. Faça yelken pozisyonuna geçip soframızı kuruyoruz. Harika bir manzara altında, beyazlayan sıvılar eşliğinde, seyahatın en güzel akşam yemeklerinden birini yiyoruz. Manzara muhteşem. Batan güneşin gökyüzünde bıraktığı kızıllığı bize az yaşanır bir güzellik yaşatıyor. Posedion ada bir kadeh kaldırıyor keyfimize ortak ediyoruz. 


               Saatlerimiz 22:00 yi gösterdiğinde darboğazdan geçerek Hamam Koyuna bağlanıyoruz. Bizi orada geçen sene çok keyifli zamanlar geçirdiğimiz İsa ve restaurant çalışanları bekliyor. Geleceğimizi önceden bildirmiştik. Akşam yemeği için program yapılmıştı ama dediğim gibi biz yetişemedik. Sağolsun İsa bize meyva hazırlatmış. Yerimize bağlanarak şömine başına geçiyor ve Hamam Koyu restaurant çalışanları ile hasret gideriyoruz. 

İsa ve Ekip :
 
          Yarın sabah kahvaltımızı burada yapıp Fethiye ye geçeceğiz. Aslında bu gece Fethiye ye geçecektim ama belediye limanına bağlanacağım için gece gece demir atmakla ekibi uğraştırmak istemedim. Bütün gün yolda yorulmuştuk zaten.

Hamam Koyu:

Son İki Resim Alıntıdır.


5 Nisan ( Hamam - Fethiye ) :

             Gece pek geç yatılmıyor. Ekip sabaha zinde uyanmış. Direk kahvaltı masasına oturuyoruz. Serdar ve Murat burada yüzmek için can atıyor. Kahvaltının ardından kısa bir yüzme molası veriyor ve sonrasında yola revan oluyoruz. Fethiye buradan 15 mil civarında.
              Fethiye ye uğrama sebebim kısa bir noter işimin olması ve son günü şehirde geçirmek. Teknede yıkanacak nevresim benzeri çamaşırları yıkamaya göndermek istiyorum. Artık yarın son gün. Bir daha ki seferimize tekneyi hazır bırakmalıyım. Akşam içinde ekibe akşam yemeği süprizim var. Fethiye balıkçı pazarında çok ünlü bir balıkçımız var. Ürünleri çok taze ve mezeleri muhteşem. Orada seyahatin veda yemeğini yapacağız.

 

Sabah Manzaraları:











                 Öğlene doğru Hamam dan çıkıyoruz. Rüzgar iyi. Yelken marifeti ile Fethiye ye rota tutuyoruz. Dar boğazdan Fethiye Körfezi oradan Kızılada yı iskelemizde bırakarak ilerliyoruz.
 Darboğaz:
 Kızılada:






                 Saat 14:00 civarı Fethiye belediye limanına varıyoruz. Boş gördüğümüz yere tornistan ile yaklaşıp bir gece için boş olup olmadığını soruyoruz, komşularımıza. Müsait olduğunu öğrendikten sonra, her ihtimale karşı çapa kurtama şamandırası ile demirimizi dipteki tonozlara takmamayı ümit ederek 3 metrelere döşüyoruz. Şehrin tam merkezindeyiz. Herşey iki dakika yürüme mesafesinde. Öncelikle çamaşırları çamaşırhaneye gönderiyoruz. Ekip şehri görünce hemen dağılıyor. Kimi bir cafede internet arıyor kimi sahilde yürüyüşe çıkıyor. Kaptan yine yalnız, kayığı ile başbaşa. 

Fethiye deyiz:

             Komşularım geliyor o sırada sohbete. Denizde adetdir, yeni gelene bir hoş geldin demek. Misafirlerime ikramda bulunuyorum, sohbet ediyoruz. Nerelisin, nereden geldin, nereye gidiyorsun. 

      Noter işi için işlemlerimi yapacak arkadaşı beklemeye koyuluyorum sonrasında. Eksilen suyumu tamamlıyorum, komşumun hortumu ile. Komşularımdan biri ticari bir gulet, iş yapıyorlar teknede, biraz sesli ama olsun. Diğeri ise bir aile teknesi. Çoluk çocuk havuzlukta oturuyorlar. Ben seviyorum şehir limanlarını. Ticari tekneler bile her konuda yardımcı. Hele bir aile teknesi olur ise yakınlarda her saat kapısını çalıp eksiğinizi rica edebilirsiniz. Marinalar bu anlamda genelde boş olurlar. Sahipleri teknelerini bağlayıp yoğun iş hayatlarına geri dönerler. Anca yaz sezonu geri gelebilirler.

         Saatlerimiz akşam 18:00 i gösterdiğinde tüm işlerim bitiyor. Akşam yemek için balık çarşısına doğru yürüyüşe çıkıyoruz. Yolumuz on dakika sürüyor. Tezgahlardaki balıklar muhteşem. Hele mezeleri gören ekip mest oluyor. Birde tatlarına bakın diyorum. 



  
            Gecenin ilerleyen saatlerine kadar çok keyifli bir gece geçiriyoruz. Matrak garsonlar, işini bilen sokak müzisyenleri bizleri mest ediyor.



                   Artık yarın son günümüz. Akşam 21:45 te tüm ekip İstanbul a uçacak.


6 Nisan ( Fethiye - Hamam ):


                     Ekip, hemen teknenin yanındaki cafe de kahve içerek başlıyor güne. Kısa bir kahvaltı sonrası avara oluyoruz limandan. Çok şükür çapamızı herhangi bir yere takmamışız.
                           Rüzgar güzel, acelemiz yok. 4-5 knotlarla Hamam a doğru dümen tutuyoruz. Uçağımız gece geç vakit olduğu için, bu günü de Göcek koylarına ayırıyorum. Önce Yassıcalar a uğruyoruz. Burada tonoza bağlanıyoruz. Yüzme ve öğlen yemeği molası veriyoruz.
 Yassıca Adaları :


 Son İki Fotoğraf Alıntıdır.
İkinci Terslik  :
                  Yassıcalarda yüzmek için denize daldığımda, teknenin altını bir kolaçan etmek istiyorum. Bizim pervane Bodrumdan alıdığım poşetla bayağa bir haşırneşir. İlk gece kontrol ettiğimde göremediğim poşet bu. Malzeme artık poşetlikten çıkmış tabi. Allahtan çuval vb. sarmamışım. Herhangi bir sorun gözükmüyor. Sadece pervanenin arkasındaki çember şeklindeki halat kesici biraz yerinden oynamış o kadar. Sıkıntı değil. Şu an sorunum halat kesicinin arkasına dolanan poşet artıklarını temizlemek. Kolay bir iş değil dalarak aşağıda çalışmak. Denizin Fatihi Saildrive olduğu için pervane daha da bir aşağıda. Elime isveç çakısını alarak gözlük ve palet yardımı ile bu işi bir saatde yapıyorum. Kaç gündür geziyoruz, kontrol etmeyi hep unutmuştum. Bu bana ders oluyor her zaman yapacağın işi bir yere not al diyorum kendime.

                        Pervane temizliği bitince tonozdan ayrılarak seyrimize devam ediyoruz. Buradan sonraki durağımız Tersane Adası Koyu.
                              Burası eski çağlarda tekne tamirat işleri için kullanılıyormuş. İçeride eski yıkık yapılar göze çarpıyor. Diğer koylar gibi burasıda denizi ile bizi büyülüyor. Hiç vakit kaybetmeden içeride bir tur atıyor ve sonraki durağımıza doğru seyrimize devam ediyoruz.
                                Yelken marifeti ile Domuz Adası Koyuna giriyoruz. Buraya daha evvel hiç girmemiştim. İçerisi ufak bir girintiye sahip, korunaklı görünen bir yer. Yine fazla oyalanmadan Hamam a doğru devam ediyoruz.
                         Tahminen saat 16:30 civarında Hamam Koyuna varıyoruz. Teknemizi burada bırakarak döneceğimiz için batı kaçağına hazırlıklı şekilde yerimize bağlanıyoruz. Hamam Koyunun Restaurant iskelesi genelde batı rüzgarı alır. Kimi zaman 50 knotları bulan rüzgarları ile meşhurdur. Teknemizin pruva hattını batıya çevirerek aborda oluyoruz. Gerekli pürmeçe halatlarımızı çekiyor ve İsa ya emanet ediyoruz Denizin Fatihi ni.
                             İskeleye bağlandığımız gibi eski hamam ı görmek isteyen ekip yürüyüşe çıkıyor. Bende tekneyi bir daha ki seferimize hazırlamak üzere işlere girişiyorum. Tekneyi neta ediyorum. Akşam saat 19:00 da İsa bizi balıkçı kayığı ile Sarsala ya bırakacak. Bizi oradan havalimanına transfer etmek için aracımız gelecek. O vakte kadar herkes özgür.

                              Akşam vakit geldiğinde yine üzülerek Teknemiz Denizin Fatihi nden ayrılıyoruz. Bir daha ki seyrimize kadar onu bu koyda yalnız bırakıyoruz.




Her seyahatte olduğu gibi bu seyahatte de gezimizin 'en' lerini belirliyoruz:

1. En Güzel Deniz ; Tabi ki değişilmez, Thesselona.

2. En Beğendiğimiz Şehir ; Ekip ilk defa gördüğü için Rodos.

3. En Beğendiğimiz Bakir Ada ; Yine Symi.

4. En Güzel Koy ; Ekip Hamam Koyuna Bayılıyor.

5. En güzel Akşam Yemeğimiz : Fethiye deki balık ziyafeti ve Rodos Dönüşü Güneş batarken denizin ortasında yediğimiz yemek Başbaşa.

6. En Eğlendiğimiz Akşam ; Serdar ile Rodos ta bar dönüşü bir saat kadar BlackJack oynamıştık ve oynadığımız tutarı ikiye katlamıştık. Keyifliydi. 

7. En Yorucu Gün ; İlk gece çıktığımız Okluk-Symi seyri, 15 saat kadar sürüyor.




                Evet efendim yine bir seyrimizin sonuna geliyoruz. Bir daha ki seyir yazımızda görüşmek üzere herkese hoşça kalın diyoruz.

            





Selametle.


Fatih Tanış

 

 

 

 

 

          Bizimle İlgili Kısa Not :       2016 sezonunda isteyen arkadaşlarımızla, Fethiye Körfezi , Symi ve Rodos turları yapacağız demiştik. Teknemizde toplamda 3 adet, ikişer kişilik aile kamaralarına sahibiz. Eş, dost ve ailelerinizle birlikte, denizlerde sizlerle zaman geçirmekten keyif alacağımızı bildirmek istiyorum. Ücretlendirme için benimle iletişime geçebilirsiniz. Öyle korkulacak bedeller değildir. 



Sevgiyle.
 


                           


      

 

                 

 

 





     



  




   


        














Hiç yorum yok:

Yorum Gönder