15 Temmuz 2016 Cuma

Denizin Fatihi Teknesinin Deniz’i yazıyor...

  5 Eylül 2013

İlk Zamanlarımız  :


                  2012 yazında tanıştık Temmuz’un 15’i, o zamanlar kocam olacak adam, şimdilerde ise kocam yani Denizin Fatihi teknesinin Fatih’i…  İlk günlerimizden itibaren tekne kelimesi dilinde, bana soruyor sen ne dersin.  Denizde olmak hep sevdiğim bir şey diyorum, destekliyorum. Yelkenli mi diyor, motorlu mu. Anlamam diyorum. Kayıkta olsa, botta olsa denizde olucam sonuçta fark etmez, hem senle olduktan sonra… Yelkenli de karar kılınıyor, düğün arifemizde teknemizi alıyoruz. İsim biraz benden biraz ondan, tamamen bizi yansıtan Denizin Fatihi oluyor ve maceralar başlıyor…

 

İlk Denizin Fatihi : 



                  Önce Fenerbahçe’de, çok afedersiniz ancak adı böyle, boklu derede bizimkisi. Aylardan Şubat, biz her hafta sonu soluğu teknemizde alıyoruz. Bendeki heves kocam kadar yoğun değil ama birlikte olmaktan alınan keyif yoğundan öte. (maşallah!)

 

Bokludere : 


                 Tam takım kıyafetlerimiz alınıyor hemen, mevsimlerden kış, ihmal etmemek ve hasta olmamak gerek. Malum büyük gün yaklaşıyor…
Önce ufak tefek eksikleri tamamlıyoruz, etrafında ağ yoktu mesela birlikte dokuduk : ) Soğuk havaya, yağan yağmura aldırmaksızın vakit geçirdik. Fatih hep hasta o ara ama umrunda değil iğne olup olup aynen devam… Bense hasta olmamak için direnişte. #

 

 6 Eylül 2013

                Ve seyirlerimiz başlıyor. İlk etapta şöyle bir uzaklaşıp geri dönmeler derken uzayan mesafeler gittikçe artıyor… En uzun seyrimizde bize kuzenim Barbaros ve kız arkadaşı Çiğdem eşlik ediyor. Pazar sabah erkenden yola koyuluyoruz, şansımıza hava güneşli… Ben ve kocam olacak adam:) denizin ortasındaki soğuğu biliyor, sıkı sıkı giyiniyoruz, güneşe aldanan cengaver Barbaros ve Çiğdem üşümeyiz de üşümeyiz diyerek giyinme olayını pek ciddiye almıyorlar.

                 Teknemiz yol aldıkça onlarda üzerlerine ne bulurlarsa alıyorlar. Sakalımız yokki : ) Bu arada Barbaros’un bacağı dizinden kırık, değnek yardımıyla yürüyor. Teknede bir oturdu dönene kadar kımıldamak yok. 

                  Fenerbahçeden Kınalı adaya doğru yol alıyoruz (11:00am), yelken yapıyor ve baya eğimli gidiyoruz, hızımızda hiç fena değil. Keyifle seyir halindeyiz. Planımız Kınalı adadan aynı rota dahilinde geri dönmek. Sonra nedense vaz geçiyor ve adanın etrafından dolanmaya karar veriyoruz, vermez olaydık : ) 

                  Adayı geçince rüzgar bir öyle esiyor, bir böyle, düzeni yok anlayacağınız… Rüzgar nereye eserse oraya tramola atarak takılıyoruz bizde, mecbuuuuuur. Otopilotumuz da yok, yeke bir Fatih’in bir Barbaros’un elinde. Dönüş yolunda artık hava iyice üşütmeye başlıyor. Çiğdem’deki son durum lahana style giyim üzerine battaniye ve hala tir tir titreyen beden.  Sanmayın ki ben çok farklı, Çiğdem’i 2 ile çarpıp 4’e bölün, işte beni bulursunuz : ) Kamaraya giriyoruz ısınalım diye, bu sefer mide bulanıyor;  ya bulanıcaz, ya üşüyecez başka yol yok, yola devam… 

                 Saatler geçiyor hava kararmaya başlıyor (17:00pm) Kara görünüyor görünmesine de gidiyoruz gidiyoruz ama yaklaşamıyoruz bir türlü… Keyif,  huzur, işkence, mutluluk, hüzün, şükür vede isyan ne ararsan var bizde o ara… 

                19:00pm sularında varıyoruz boklu deremize, boklu dere boklu dere olalı böyle güzel görünmemiştir kimseye… Herkes yorgun ama yılgın değil, akşama gidip şöyle güzel bir yemek lazım yanında birkaç kadehle… 

Hakkımızdır!

 

 8 Ekim 2013

                   Bir başka seyrimizin rotasını boğaza çeviriyoruz, kendi teknemizle şöyle salına salına boğaz turu yapacağız nişanlımla… 

 

Taze Nışanlılar :

 

                  Sabah saatlerinde çıkıyoruz yola Fenerbahçe’den, elimde fotoğraf makinesi resim çeke çeke yol alıyoruz. Tankerler mi istersiniz, jetgil motorlar mı, vapurlar mı efendime söliyim deniz polisimi herkes aynı rotada. 

                  Kız kulesi tüm ihtişamıyla yanıbaşımızda, sancak Anadolu, iskele Avrupa, karşımızda ise boğaz, ben baş tarafta tüm İstanbulu kucaklarcasına yol alıyorum, kocam olacak adam bi ara yekeyi bırakarak bana eşlik ediyor… 

Kız Kulesi ve Surlar :

                                                     (Son iki resim alıntıdır)

                   Romantik bir şekilde seyir halindeyiz…  Boğaz sanki kendine doğru gelecek her şeyi geri itmek istiyor, Tanrım o nasıl güçlü bir akıntı. Biz 5 Knot giderken o 3 Knot geri gönderiyor, hızımız 2 Knot ama yanından geçtiğimiz yalıların seyir keyfi  şahane, sevdiğimle olmanın keyfi ise paha biçilemez, bilmiyoruz kaç tanesinde oturuyor olduğumuzun hayalini kurduk : ) Hayal kurmak bedava… 

Boğaz ve Yalılar :

                                                                            (Son iki resim alıntıdır)

                 Bir ara motoru kapadık aynı hız aksi yönde devam, zaten dönecektik. Yani neymiş bedava yol yapmanın tek yolu rüzgar değilmiiiiş : ) Dönüşte bir önceki seferimizden edindiğimiz tecrübe ile seyri en rahat rotada ilerliyoruz. Gelirken keyifle başta oturan ben hayat müşterektir diyerek yeke tutma görevini nişanlımdan devir alıyorum. Herşey kontrol altında : ) Kah sohbet ediyor, kah muzik dinliyor, kah atıştırmalık bişiler yiyoruz.  

                 Sorunsuz geçen seyrimizin sonunda sağ salim, elimizi kolumuzu sallaya sallaya varış yapıyoruz sevgili deremize… Ne bir anons, ne yardım edecek kimse yok. Sevdiğim diye demiyorum ama gerçekten yetenekli benim her şeyim. Dereye girişi, hızını kesişi, nasıl yanaşacağını hesaplayıp ona göre kendini ve beni yönlendirmesi, tekneyi bağlaması…  (maşallah!) Üstelik biz bunları yaparken hava da kararmış oluyor. 


                   Etrafı toparlayıp yola koyuluyoruz, beni İzmite bırakan aşkım, Adapazarına devam ediyor.  Sabrediyoruz, yola birlikte devam edebileceğimiz günlere çok az kaldı…. 

 

5 Mart 2013


                    Günler birbirini kovalarcasına hıphızlı geçerken büyük gün geliyor…  Tarih 03.03.13 saat 03:00pm dünya evine giriyoruz nihayet.  Just married! 

 

Düğün :

 

                     Balayı planlarımızı havanın güzel olacağı günlere öteliyerek önceliği Denizin Fatihine veriyoruz. 05.03.13 tarihinde biz çiçeği burnunda evliler arabamızı Pendikte bırakıyor, bizimkini Fenarbahçeden Yalova Setur marinaya götürmek üzere sabah saatlerinde çıkıyoruz yola. 

                    Tabi burada ne palamar var ne bir yardımcı. Önümüz, arkamız hatta yanımız tekne. Birimiz başta, birimiz kıçta ipleri çözüyor diğer tekneleri ittire ittire çıkıyoruz. Hava güneşli ancak rüzgarda tık yok. Yolun büyük bölümünü motorla kat ediyoruz, huzurdan mıdır yoksa bulantı hapının etkisindenmidir nedir bir uyku hali bende, toplam seyir süremiz 5,5 saat, 1,5-2 saat uyumuşumdur başa geçip. 

                    Canım kocam sağolsun her türlü rahatımı düşünür; altımda minder,başımda yastık, üzerimde polar, havada deniz kokusu mis… Serinliğin arasından gülümseyen güneş içimi ısıtıyor resmen. Keyifle uyanıyor ve soluğu Canımın yanında alıyorum. Kara görünüyor ama ulaşmak yine zaman alıyor.

                   Vardığımızda Hayatım telsizle ilk anansonu yapıyor  ‘’Denizin Fatihi giriş için palamar rica ediyor.’’ Cevap gecikmiyor ‘’Hoş geldiniz Denizin Fatihi’’. Hoşbulduk inşallah… 

                   Tam olarak ne yapacağımızı bilmeden bizi yönlendirenlerin söylemleri ile hareket ediyoruz. Benim palamar kelimesiyle tanışmamda tam bugündür. Burada her şey ne rahat!  İlk etapta aklımızda Denizin Fatihini karaya çıkarmak var. Ama sonra acele etmeyelim diyerek teknemizi evine yerleştiriyoruz. Yeni mekanımız cennet cennet, tahmin edersiniz, önceki yerden sonra… 

Yalovas Setur Marina ve Biz :

 

                   Herşeyi yerli yerine koyup kocamla baş başa güzel bir yemek yiyoruz. Yemek esnasında fark ediyoruzki almış olduğumuz deniz otobüsü biletinin saati geldi, ama hiç kalkma isteğimiz yok. Yakıyoruz biletleri, bir sonraki sefer için tekrar alınıyor tabi biletler : ) 

                   Teknemizle geldiğimiz yolu deniz otobüsü ile dönüyoruz. Deniz otobüsü hiç bu kadar hızlı gelmemişti iner inmez Pendikten arabamızı alıp evimizin yolunu tutuyoruz… İkimizde yorgun ama halimizden memnun… 

                    İstanbul dönüşünde İzmitten geçerken mutluluğumuz ikiye katlanıyor, aşkım beni izmitte bırakıp yola tek başına devam etmeyecek, artık hep beraberiz inşallah. 

 

 Sevgilerimle ..

 

S/Y Denizin Fatihi

Deniz Tanış

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder