9 Şubat 2015 Pazartesi

Kısaca Biz ve Yelken e Başlamamız..

                     Sizlere kısaca, eşimle yaşadığım yelkene başlama maceralarımı anlatayım müsadenizle :

                    Ben biraz hiperaktif bir insanım. Eşimle ilk tanıştığımızda ailemin ona ilk sorusu 'bu çılgın adamla yapabilecek misin' oldu. Neden mi? 

                    Açıklayım ; öncelikle işimle başlamam gerekir sanırım. Sakarya da inşaat malzemesi satan bir aile şirketimiz var. Rahmetli babamı kaybettiğimde 16 yaşımdaydım. Babam ve amcam ortak oldukları için cenazenin ertesi günü direk iş yerinde mesaiye başlamakla atıldım iş hayatına diyebilirim. Esnaf dükkanını bilen bilir. İş yeri sahibi aslında müşterinin her istediğini onu mutlu edecek en iyi şekilde yapmak zorunda olan ve her zaman her müşterinin acelesi olduğu için lütfen en çabuk şekilde olsunlar la uğraşan şahıstır. O zaman bende 16 yaşımda bıçkın bir delikanlı olduğum için, o zamandan başladı benim hiperaktifliğim ve üzerime yapıştı kaldı. :) Otuz üç yaşıma geldim, halada hep bir koşturmaca içindeyimdir.

                   Neyse konuya döneyim. Eşimle tanıştık. Belli bir süre arkadaşlık söz-nişan falan bu arada tabi kız beni doğru tanısın diye normalde ben nasıl yaşıyorsam, öyle yaşamaya çalışıyorum onunla da. Yok minik karavanımızla hafta sonu gezileri; gittiğim yer deniz kenarı ise karavanın tavanındaki fiber botu indirip motorunu takıp göllerde gezmeler yada balık vs. , dağ başı veya yayla ise cross motorun içeriden çıkarılması kısa orman etapları yapılması. 

                     Sonraki hafta 'geçen hafta çok yorulduk hayatım bu hafta dinlenelim' diyen hatunu dinleyip dinlenmek için yazlığa gitmeler. 


                   Eee orada Fatih boş durur mu? Hemen sahildeki eski jet-ski suya atılır, o günde bütün gün hamburger le hatunu çekmeler, hiper aktiflik var ya bi kere kanımda. 

                     Bu arada eşim Deniz inde hobisi seyahat etmek, bende ona ayak uydurmak için arada bütçemize uygun yurt dışı seyahati araştırmalar yada yurt dışındaki aile üyelerine ziyaretler ve benzeri. 

                  Bu arada yelkenli merakım var ama 2 senedir kayık bulamıyorum bütçeme göre. Evleneceğimiz ay bulduk mu bi tekne. Tamda istediğim gibi haspam. Hatuna dedim ben bunu alacağım ama, sen ne dersin. Valla hoşuma gider dedi bizim ki. Niye diye sormadım tabi, hemen aldım. 


                 Meğer onunda fikri başkaymış, ben durulur muşum efendim. Neyse paramızı denkleştirip, kayığı aldık biz. 

             Kayık İstabul da o zaman, her hafta sonu biz kayıktayız, aylardan şubat, tabi hava buz. Bağlı olduğumuz yerde elektrik yok. Ben yine başladım bir sürü malzeme taşımaya jeneratördü, ısıtıcıydı. 


İş biter mi bende?


                     Düğüne bir ay kala biz bir hasta olduk Deniz le. Tam üç ay sürdü soğuk algınlığımız. İlaç al, iğne ol, geçmek bilmedi. Geçer mi tabi ,her boşlukta kar yağarken bile biz hala teknedeyiz. 


                         Yok efendim güvertenin filesi yokmuş onu yapalım, yok tik çıta kararmış onu zımpara yapıp, yağlayalım. Bir elimizde mendil, bir elimizde fırça çalışıyoruz hevesle, ama donarak. 

                       Neyse tarih geldi efendim, ikimizde doping iğneleriyle çıktık resmen merasime. :) 



                               Derken biz evlendikkkkkk.. Tabi ben kendime güveniyorum, Deniz beni zaten böyle tanıdı ya aklımca. Devamlı bir koşturmaca yine. 


                          İlk senemizde canım karım bana ayak uydurmak için yine her etkinliğe ayak uydurdu tabi. Hastalık, yorgunluk demeden. 

                 Geldik evliliğimizde ikinci seneye; bazı arkadaşlarımız bilir, yaz başı bir kızımız oldu. İsmi Tuana Su. Ellerinizden öper. Bu durum bizim Deniz le birlikte program yapabilme gücümüzü elimizden aldı. 

                          Tabi Fatih hiperaktif ya, yine duramıyor yerinde. Canı hep hareket çekiyor. Bu arada Allah tan yazlığımız bizim kayığın bağlı olduğu marinaya çok yakın da, işi oradan kurtarıyorum biraz, mesafe 3,5 mil, yarım saat. 


                              Ama artık hayatımızda önemli bir mevzu var, Eşim Deniz, Tuana mız  ne isterse, ne zaman isterse, onun emrinde. 
                           Ve yalnızlık günleri benim için başlamış oldu. Denizin yaşadıklarını hiç yazmıyorum bile.




Beşiktaşlı kızım benim :
                  



                   Artık Deniz üç dört saat uykularla yaşıyor. Birbirimizi yatak odamız da bile aynı anda göremiyorduk. Tabi mecburen ben tek başıma kayığa gidiyor, orasını burasını kurcalıyor, arada tek başıma seyire çıkıyor, boş vakitleri öldürüyordum. 

                         Seyir dediğimde yine marina dan yarım saat seyir ile yazlığımızın iskelesine gelip, oradan koltuk halatı alarak, belki Deniz evden dışarı çıkabilir de benimle iki deniz keyfi yapar ümidiyle. Hani Hachiko diye bir film vardı, o misal. :(

                           Neyse şimdilerde ben sevgili kızımızın büyümesini ve bize katılabileceği zamanı iple çekerek zaman geçiriyorum efendim. Birlikte egeye, akdenize, hatta okyanuslara açılacağımızın hayallerini kurarak. 

 Bunlarda şaşırmış kızlar :






Herkese Sevgilerimizle.


Deniz & Fatih & Tuana Su Tanış

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder