9 Şubat 2015 Pazartesi

Denizin Fatihi ni Satıp Yenisini Aldık Hadi Bakalım Hayırlısı.

Herkese Selamlar;

                  Çok zamandır yazmadığım seyir notlarına devam edelim diye düşündüm. Evet efendim belki bilginiz vardır eski kayığımız olan Aloa 27 yi çok sevdiğim arkadaşım Can Ateş Korsan a sattık. Ama nasıl tabi bana sormak lazım. Kendisi benim gibi çok heyecanlı ve aceleci olan Can bir haftasonu Cenk Grsel ile birlikte Geko Rakı etkinliği için misafir oldu Denizin Fatihi ne. İlk gece Yalova Setur Marina da yemek ile başladı haftasonumuz. Tike de kebaplar yenildi sohbetler edildi likidler tüketildi. 


                  O gece için havadurumu 20-25 ler göstermekteydi. Bizim planımız gece geç saatte Yalova dan çıkıp Heybeliada Çamlimanına varmak ertesi sabahta oradan Sivriada da ki Rakı Etkinliğine katılmak idi. Hava düşmesini bekleyerek saatlerin ilerlemesi ile sanırım saat 12 civarı yola revan olundu. Hava düşmüş, ölü dalgaları pek rahatsizlık vermeden tam arma gece 3 gibi de Çamlimanına 7 metreye serdik demirimizi. Bu arada niçin gece seyir yapıyorum, öncelikle gece seyrini Cengiz Göl Korsan sağolsun bana çok sevdirdi ayrıca sabah erken kalkıp Sivriada ya geçmek istediğim içindi. Nitekim sabah kalkıp kahvaltımızı yolda yaparız düşüncesiyle Sivriada ya kırdık dümenimizi. Yolda Ersin Çoban Korsan aradı Çamlimanın önünden geçiyoruz hadi gel birlikte seyir yapalım diye ama biz ondan önde idik. Nitekim Sivriye geldik. Bir kaç kayık gelmiş bağlanmış bizden önce. Bizde aborda olarak yerimize bağlandık. Haftasonu nu Sivri de etkinliğe gelen korsanlarla hep birlikte bi güzel kutladık. 

                   Asıl hikaye ye dönecek olursak ki konu oldukça dağıldı. :) İlk gece yemekten itibaren Cenk Korsan Can Korsan a ; bak Can cım sen kayığını sattın ve kayık arıyorsun bildiğim kadarıyla Fatih te bu ara yine satmaya niyetlendi bu kayıgı gel biz sana bu kayıgı alalım diye baskı yapıyordu. Tabi ben bunu 3 günlük seyrin sonunda benim de yanımda konuşmaların açılmasıyla anladım. Başlarda laf olsun diye konuşulduğunu düşünerek önemsemedim. Seyirden döndükten sonra Can ın bana abi musaid olduğun bir zaman eşimi kayığa getirmek istiyorum demesiyle niyetnin olduğunu anladım.Can gerçekten almak istiyordu. Ama ben satmak istiyormuyum bilemiyordum. Çünkü ben onu ilk almak için görmeye gittiğimde Kurbağalı Dere de bana kimsesiz bir çocuk gibi kirli ve bakımsız olarak bakarken ben onu bugün hayallerimin kayığı haline getirmiştim. 


Eski Denizin Fatihi ve Ben :



                     Ayrılmak hiç ama hiç kolay olmayacaktı. Çok emeğim vardı. Onu donatmak için Deniz ve ben Nikah masasına iğnelerle oturmuş hatta balayımızı yapmaya bile gitmemiştik. Onun içinde bir sürü hayaller kurmuş ve bir çoğunu henüz gerçekleştirememiştik dahi. Satmak çok anlamsızdı aslında. Hem boy olarak hemde donanım olarak tam benim abrayabileceğim bir kayıkdı ve ne başkasına nede büyüğüne ihtiyacım yoktu. Ama işte bir aması vardı, kızımız olmuş ve bu kayık bize ufak gelecekti. Gecelerce kendimle içimde mucadele ettikten defalarca Merem ve bir çok korsanın başını ağrıttıktan sonra. El emeği göz nurum kayığımı Can a satmaya razı ettim kendimi. Ne kadar zorlandığımı kelimelerle anlatamıyorum aslında. En azından uzaklarda olmayacağını biliyordum. İstediğim zaman Can aç şu kayığıda bir koklayım diyebilecektim.

                   Can a kararımı söyledim ve oda çok mutlu oldu. Rakam olarak düşündüğüm rakamların çok altına verdim kayığımı. Ama aklım kalmayacaktı sonuçta. Can da o heyecanla aynı gece beni arayıp abi hesabına kayığın parasını attım ne zaman teslim edersin deyince elim ayağıma karıştı. Olay gerçekleşiyor kötü son beni içine çekiyordu. Geri dönülemezdi artık ve arkama hiç bakmamaya karar vererek Can kardeşim haftasonu Zafer Türkmen e sözüm var Esenköy Ralli sine katılıp teslim edebilirim dedim. Karşılıklı mutabık olduktan sonra artık bana Can ın emaneti olan Denizin Fatihi ile son seyrime çıktım. Belkide en keyifli seyrim boydu onunla. Artık ayrılıyordum ondan. Bana denizi, yelkenin ne olduğunu nasıl yapıldığını acı tatlı korkularla öğreten ama her seferinde de beni mahcup etmeden aileme götüren kayığımla son seferimdi bu. Nitekim günlerden pazar oldu ve Can Teslim almaya geldiğinde kızım teslim olmaya hazırdı. Ne acıdır ki benim bu anlamları yüklediğim bir cisim bir metaryeller toplulu olan kayığım cansız bir varlıkdı fakat bendeki anlamı hiçbir zaman bu olmamıştı. Ev sahibi olarak son misafirlerimi ağırlamış ve ayrılmaya hazırdım bir anda çıkmak istedim içinden ve öyle yaptım. Bir anda oldu tüm korktuğum herşey. Çıktım ve gittim o limandan.

                       Evet artık kayıksızdım. Benim için arkaya bakma değil ileriye bakma zamanı idi. Beni bu konuda ikna eden başta Merem Korsan a teşekkür etmek istiyorum beni çok teskin etti. Ve artık yeni kayık aramalıydım çünkü kayıksız kalmak çok daha fazla geri dönmeme onu özlememe sebep olacaktı. Başladık satılık ilanlarını aramaya taramaya. Bir çok seçenek vardı önümde bütçem yettiğince. Önce karar vermem gereken konular vardı ne amaç için kayık alacaktım. Dilek gibi okyanus mu geçecektim yoksa Merem yada Vural Abi gibi çevre denizlerimi dolaşacaktım. Aile kullanımına uygun ferah, kullanışlı bir kayık mı almalıydım yoksa denizciliği tartışılmaz ama konfordan feragat edilmiş bir Westerley yada Najad mi bakmalıydım. Tanıdığım her korsanla defalarca bu konuları tartıştım. Mesela Kaan Korsan denizci bir kayık olmasından yanayken Merem ve Vural Korsan senin okyanus geçeceğin mi var al bir seri üretim tekne diyordu. Çok gittim geldim. Her ilanı defalarca okudum, düşündüm. Öncelikle ihtiyaçlarımı belirlemeliydim.

1. İçerisi yüksek tavanlı ve aydınlık olmalıydı. Zira Tuana Su çok ufaktı ve dar karanlık bir tekne, Deniz i onunla ilgilenirken devamlı içeride olacakları için rahat ettirmeliydi.

2. Kesinlikle modern arma lı yani Sloop olmalıydı. Ben Ersin kadar beynen ve bedenen kuvvetli değildim. :)

3.İç dizaynı yani salonu kullanışlı yani çok misafir ağırlayabilmeliydi. Mutfağı L değilde düz bir mutfak olmalıydı yanyana iki hatta üç kişi çalışabilmeliydi.

4. Baş ve kıç kamara yüksek tavanlı içeride rahatlıkla ayakta durulabilen yükseklite olmalıydı.

5. Salma sı omurga olmasını hep çok istemişimdir fakat tornistan eziyeti çekmek istemiyordum. Mecburen omurga salmadan vazgeçip daha kullanışlı bir salması olmalıydı.

6. Havuzluğu yine geniş ve çok misafire musade etmeliydi.

7. Mümkünse HakanE nin de dediği gibi iki tuvaletli olmalıydı. Bayan yada Erkek veya Misafir ve ev sahibi banyo ve tuvaletleri ayrı olmalıydı.

8.Ve hepsi aynı teknede olmalıydı.

                     İstediğim standartlara uygun kayıklar kendini hemen belli etmeye başladı. Modern dizayn yani Dufour, Bavaria, Benetteau yada Jenneau lara bakmalıydım. Ama boy ne olmalıydı. Onuda bütçem belirleyecekti. Mümkün olduğu kadar yeni ve büyük olmalıydı ki hem temiz olsun hemde ağır deplasmalı olsun. Çünkü ne eski bir kayığı adam edecek enerjim vardı ne de eşime artık kayığa gelmesi için ısrar edecek gücüm. Denizlerde oturaklı olur ise ailem rahat ederdi çünkü. Bir çok tekneye baktım karar verdiğim boyların tanıdık kimlerde olduğunu kullanışlılıklarını soruşturdum. Bu süreç sanırım 2 ay kadar sürdü. Nihayetinde 37 feet 2000 li yıllarda olan bir model olabileceğine artık karar vermiştim. Aslında 39 feet idi isteğim ama istediğim yaşta olanına bütçem elvermiyordu. Merem in, Kaan ve Vural abinin tavsiyeleri ile ihtiyacım belirlenmişti artık, nokta atışı bir kayık arayışına girebilirdim. Fakat istediğim şartlar çeşitlendikçe elimdeki liste odukça daraltmıştı hatta hiç kayık kalmamıştı listemde. Arama yapacağım yeni siteler, brookerlar gerekiyordu. Onu da araştırarak herkese danışarak yaptım yine.


                     Nihayetinde bir kayıkta karar kıldım. 37 feet boyunda 2002 model bir Bavaria idi. Sıra geldi fiyatda anlaşmaya ki en önemli hususda buydu. Çünkü piyasada satılık olan tekneler için istenilen rakamlar arada brooker ın karı ve pazarlık olur düşüncesiyle oldukça şişirilmişti. Kimi hakikaten temiz ve donanımlı iken kimi ise çok kötü kullanılmış olmasına rağmen fiyatları aynı idi. Bu durumda tabi yine bilirkişi olan Merem e danışıldı. Bulduğum bu kayığı Merem e göstererek abi buna ne fiyat vereyim şeklinde yardım alarak bulduğum bu kayığa bir teklif verdim ve beklemeye başladım. 


                       Bu arada araya crismas tatilide girmiş oldu. Tekne sahibi yabancı olduğu için mecbur beklenmeliydi. Bu arada bulduğum bu teknenin nerede durduğunu, durumunu araştırmaya başladım keza satış ilanındaki resimler çok yetersiz ve azdı. Ben teknenin ayrıntılarını araştırırken Göcekde Bugdet Sailing sahibi Aziz Bey e ulaştım. Kendisine kayıgı tanıyıp tanımadığını sordugumda sahibini bildiğini eğer istersem bana bilgilerini verebileceğini söyledi. Kendilerini aradığımda aracı kurumun onlara birinin bu kayıkla ilgilendiğini ilettiklerini fakat herhangi bir ayrıntı bİlmediklerini söyledi. Tabi biraz canım sıkıldı bu duruma çünkü yirmi gün ben tatilin bitmesini beklemiştim. O arada da en azından teknenin bir iki fazla görselini göreyim yada gidip kendisini göreyim istemiştim. Direk sahibi ile muhattab olduğumda ilk isteğim aracı kurumun karı neyse vermeye razıyım fakat direk ilk ağızdan bilgi almak istediğimi ilettim. Kendileri isteğimin haklı olduğunu yardımcı olacaklarını belirttiler. O andan itibaren kendileri ile pazarlık aşamasına gelindi. Tekneyi görmek istediğimi ve imkanım dahilinde fiyat vermek istediğimi söylediğimde tabi ki buyrun gelin görün burada yüzyüze konuşalım dediler. O haftasonu da Göceğe gitmeye karar verdim.

                    Nitekim İlk izlenim benim için çok önemliydi zira tekne sezon kapalı olduğu için karadaydı. Acaba karalamak için uygun şartlar sağlanmışmıydı. Örnek vermek gerekirse karaya alıp öylece atıl mı bekletiliyordu yoksa gerçekten özenle koruma altına alınarakmı bekletiliyordu. Korkularım ilk gördüğüm anda uçup gitti. Çünkü tüm yelkenler çıkarılmış en ufak ayrıntısına kadar her ekipman sökülmüş bakıma ihtiyacı olan cansalı, yangın söndürücüler servislerine yollanmış şekilde çırılçıplak bekliyordu kayık yeni sezonu. İçerisi ise tüm koltuk ve yataklar sökülmüş koruma altına alınmış tamamen soyulmuştu tekne. Tam görmek istediğimde buydu aslında. İçim bir nebze rahatlamıştı iyi bakılmıştı. Motor ve saildrive tertemiz bırakılmıştı. Hatta motoru bir yıl evvel yenilenmişti. Tekneyi çok beğenmiştim. Ama kesinlikle bunu karşı tarafa hissettirmemeliydim. Çünkü çok tecrubesiz ve aşırı heyecanlıydım. Yapacağım bir hata bütçemi aşacak sorunlara sebep olabilirdi. Kendilerine düşüneceğimi belirterek ayrıldım. 


                     Bir kaç gün oralarda olacaktım ve bakacağım başkada tekneler vardı o bölgede. Nitekim o kadar beğendim ki tekneyi diğer teknelere bakmak bile gelmedi içimden, iki gün bekledikten sonra döneceğim gün arayarak fiyat teklifinde bulundum. Karşı taraf gayet kibarca konuyu düşüneceğini bana dönüş yapacağını belirtti ve ben Sakarya ya döndüm. Ertesi gün cevap hemen geldi verdiğim teklifin biraz az olduğunu ama aramızda da pek bir fark olmadığını söylediklerinde sevinçten havalara uçtum. Nitekim verebileceğimden %1 gibi daha fazla bir para istenmişti. Sorun olmayacağını verebileceğimi söylediğimde karşı tarafda buna bir jest ile yanıt verdi bizde kendi ekibimizle motor ve saildrive bakımlarını üstleniyoruz o zaman dediler. Bu yaklaşım çok hoşuma gitti ve sonunda anlaşılmış oldu. Boşuna geçen yirmi belkide yirmibeş günden sonra iki günde anlaşma sağlanmış oldu. Şu anda evrak işleri ile ilgili aşamaya gelindi Bill Of Sale ve Bayrak Düşüm belgeleri geldi ve bugün Dalaware e başvurumuzu gerçekleştirdik. Bu konuda da yardımı olan Necip Bulut a çok teşekkür etmek istiyorum. Her işde bir hayır varmış zorla ayrıldığım kızımdan daha aklımı alamadan yenisini bulmuş hemde bu sefer hayal bile edemeyeceğim kadar güzel bir kayık sahibi olmuştum.

Sağolasın Gezgin Kosan.


Sevgilerimle.

Fatih Tanış

Yeni Denizin Fatihi de bu ;





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder